ÇELEBİ: ALLAH’A GÖNÜLDEN BAĞLI SULTAN
Anadolu’da dil ve edebiyat sahasında Allah lafzı “Çalab” şeklinde telaffuz edildiğinden bu kelimeye nisbet “yâ”sı eklenerek, kelime “Çalabî” şeklinde söylenmeye başlanmış, “Çelebî” olarak yaygınlaşmıştır. Mânâ itibariyle: “Allah’a yakın, Allah’a gönülden bağlı” gibi anlamları ifade etmektedir. İbn Batuta Anadolu’da bu kelimenin “efendi” manasına geldiğini söyler. Bazı Bizans kaynakları da “beyzade” anlamına geldiğini belirterek bunu teyit ederler. Konuya başka bir cihetten bakıldığında Çelebi’nin, Allah yolunda her şeyini feda eden veya “sevgili” olarak nitelendirilen anlamlar taşıdığı da anlaşılır. Bunların hâricinde bu unvanı ilk olarak kullanan ise Mevlâna’nın evladı ve ahfadı olmuştur. Sultan Çelebi Mehmet de anne itibariyle Mevlânâ soyundan geldiği için bu unvanla irtibatlandırmak gayet tabiidir. Bu cümleden olmak üzere Yıldırım Bayezid’in oğulları Süleyman, İsa, Mehmet ve Musa, “Çelebi” unvanı ile anılmışlardır. Hatta Sultan I. Mehmet, Fetret Dönemi’ni başarıyla sona erdirip devletin başına geçtikten sonra bile bu unvanı kullanmaya devam etmiştir. Meseleyi, telif edilen birçok tarih kitabında da görmemiz mümkündür. İlmiye sınıfı için de kullanılan bu unvan; padişah evlatlarının oldukça iyi bir eğitim aldıklarını ve bunun yanı sıra dinî yönden de iyi bir şekilde desteklenip Allah’a bağlı insanlar olarak yetiştirildiklerini göstermektedir. Yıldırım Bayezid’in 1402 yılında Timur ile yaptığı Ankara Savaşı’ndan sonra esir düşmesiyle birlikte, şehzadeleri arasında uzun bir dönem devam edecek olan bir taht mücadelesi cereyan etmiştir. Nihayet küçük şehzade Çelebi Mehmet, Osmanlı Devleti’ni bir idare altında toplamayı başarmış ve bu zorlu mücadeleye son vermiştir. Çelebi Mehmet ve II. Murat Han Dönemlerinde, vezirlerin çoğalması ve bunlardan birinin vezir-i azam olması olayı, ilk defa gerçekleşmiştir. Yıldırım Bayezid zamanında ilk defa tuğralarda görülen han, Çelebi Mehmet döneminde de sikkelerin üzerine konmuştur. Kendi döneminde bastırmış olduğu sikkelerin üzerine, sultan ve han unvanlarının ikisini birden koyduran ilk devlet adamı da Çelebi Sultan Mehmet’tir. Sultan Mehmet’in, insanların yararına olan cami, medrese, imarethane gibi sosyal yardım kurumlarının tesisine ağırlık vermesi, ayrıca bunlara gelir sağlaması için de vakıflar vücuda getirmesi onun bu lakabı almasının en önemli sebepleri arasında yer almaktadır. Bunun hâricinde Çelebi Sultan Mehmet’in, Fetret Dönemi’ne girmiş ve yıkılmak üzere olan bir devleti ihya etmesi, böyle bir zamanda devletin ve dinin imdadına yetişmesi de, bu lakabın O’na neden verildiğini açık bir şekilde ifade etmesi açısından oldukça dikkate şayandır. Osmanlı Sultanları Allah için yaşamış, Allah için hayat sürüp, bu yolda canlarını feda etmişlerdir. Bizler de Allah için gayret gösterenlerin duacısıyız… Selam ile…
Bekir AYDOĞAN
Yazarİstanbul’un fethi kendinde bir ideal olan Şehzade Mehmed’in ilk işinin kutlu fethin olacağı şayiası tahta geçmeden halk arasında dilden dile yayılır. Sultan Mehmed Han saltanat tahtında oturunca, Biza...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Mübârek Ramazan ayına anlam katan; insanlara doğru yolu gösteren, doğruluğun belgelerini içinde taşıyan ve hakla bâtılı birbirinden ayıran Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasıdır. Nitekim bir ây...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettikten sonra ilk olarak Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirmiş ve onun ebediyen Ayasofya Camii olarak kullanılmasını hususunda vakıf tahsisi ile vasiyette bulun...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Eğitim deyince genellikle bizim aklımıza okullar geliyor. Ama eğitimi sadece okullarda yapılan bir faaliyet olarak nitelemek pek doğru olmaz. Eğitimin hayat boyu devam eden bir süreçten ibaret o...
Yazar: Bekir AYDOĞAN