ÇAĞDAŞ İNSANIN HASTALIĞI: DÜNYEVİLEŞME
Yüce Allah, insanı en güzel bir surette yaratmış[1] ve ona sayısız nimetler bahşetmiştir.[2] Ayrıca insanı yaratıklar içerisinde üstün kılmış[3] ve canlı cansız her şeyi insanın hizmetine sunmuştur.[4] Yüce Allah insanı yaratıp bu dünyaya göndererek başıboş bırakmamıştır.[5] İnsana bir takım görevler yüklemiştir.[6] İnsan bu dünyaya gönderiliş gayesini öğrenmeli ve o doğrultuda hayat sürmelidir.[7] İnsan kendisine emanet olarak verilen nimetleri Allah’ın rızası doğrultusunda kullanmalıdır. Dünya ve dünya içerisinde bulunan mal, mülk, makam ve mevki vb. kısacası her şey insana verilmiş olan bir emanettir. Dünya ve dünya içindeki bütün nimetler bir araçtır. İnsan bu nimetleri Allah’ın rızasını kazanmak ve ahirette kurtuluşa erişmek için kullanmalıdır. Yani aracı amaç haline getirmemelidir. Nitekim dünya ve nimetleri aldatıcıdır. Yüce Allah birçok ayette dünyanın aldatıcı olduğunu hatırlatmakta ve insanları şöyle uyarmaktadır: "Ey İnsanlar! Rabb’inize karşı gelmekten sakının. Öyle bir günden korkun ki, o gün baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O hâlde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın."[8] “Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın.”[9] Yüce Allah bu ayetlerde dünyanın aldatıcı olduğunu belirtip insanları dünyevileşmekten sakındırdıktan sonra Allah’ı ve ahireti unutup da dünyayı tercih edip azgınlaşanları ise cehennemle şöyle tehdit etmektedir: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse şüphesiz, cehennem onun varacağı yerdir.”[10] Allah ve ahirete iman ettiği halde ahirete ait bir planı olmayan bütün planını dünyaya göre yapan insan ne yazık ki, dünyevileşme hastalığına yakalanmış demektir. Dünyevileşmek asrın insanının maruz kaldığı en tehlikeli hastalıkların başında yer almaktadır. Dünyevileşmek, “Dinin, gündelik hayattaki tesirini ve yerini azaltmak, sınırlamak, yaşanan hayat tarzına dini müdahale ettirmemektir.”[11] Şu hususu asla unutmamak gerektir ki, şayet Müslüman inandığı gibi yaşamazsa yaşadığı gibi inanmaya başlayacaktır. Bu da dünyevileşmenin başlangıcı demektir. Dünyevileşme dünyanın niçin var olduğunu ve gerçek mahiyetinin ne olduğunu doğru anlamamaktan kaynaklanmaktadır. Dünya ve dünya nimetleri amaç değil bir araçtır. Yani ahirette gerçek mutluluğa ulaşmak için dünya ve dünya nimetlerini her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın rızası dâhilinde kullanmak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ümmetinin ahir zamanda dünyevileşme hastalığına maruz kalacağını bildirmiş ve onları dünyevileşme tehlikesine karşı şöyle uyarmıştır: “Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.”[12], “Vallahi ben bundan sonra sizin hakkınızda fakirlikten korkmuyorum. Aksine sizden evvelki ümmetlerin önüne dünyalıklar serilip birbiriyle yarıştıkları ve onları helak ettiği gibi sizin önünüze de serilip çekişmenizden ve sizi de helak etmesinden korkuyorum.”[13] Allah Rasûlü’nün bu endişesi, Allah’ı ve ahireti unutup dünya ve dünya nimetlerine bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsla yönelip aracı amaç haline dönüştüren insanlara yöneliktir. Birçok gönül erleri de dünyevileşmenin insan için ne denli tehlikeli bir hastalık olduğunu vurgulayarak insanları güzel üsluplarıyla uyarmışlardır. Mesela Mevlâna Celaleddin-i Rumî’ye göre; “Dünyaya aşırı düşkünlük insanı Hak’tan, hakikat bilgisinden, ebedî mutluluğa giden yoldan engeller. Bu hâle getirilen dünya insan için karanlıktır, kapalı bir zindandır.”[14] Yunus Emre hazretleri de: Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi, Mal da yalan, mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan[15] dizeleriyle dünyevileşmenin tehlikesine parmak basmış ve insanları uyarmıştır. Sultan 3. Murat ise; Bu dünya fanidir sakın aldanma! Mağrur olup taç-u tahta dayanma! Yedi iklim[16] benim deyu güvenme! Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan… diyerek dünyevileşme tehlikesine dikkat çekmektedir.
Mehmet SOYSALDI
YazarAllahu Teâlâ, Enfâl Sûresi 22. âyette şöyle buyurmaktadır:“Şüphesiz ki, Allah katında canlıların en şerlisi, ilâhî gerçekleri düşünüp anlamayan o sağırlar ve dilsizlerdir.”[1]Bu âyet-i kerimede Yüce A...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah Âl-i İmrân Sûresi 103. âyette şöyle buyurmaktadır:﴿وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنْتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Şehzâde III. Selim'in Doğumu Büyük Bir Sevinçle Karşılanmıştı. Osmanlı padişahlarının 28. si, İslâm halifelerinin ise 107. si olan Sultan III. Selim, 24 Aralık 1761(27 Cemâziyelevvel 1175) tarihind...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Mektûbât isimli eserinde oruç ve Ramazan hakkında şöyle der: "Bilinmelidir ki, Ramazan ayı çok kıymetli bir aydır. Namaz, oruç, zikir, sadaka ve benzeri bu ayda edâ edilen her tü...
Yazar: Necdet TOSUN