Bir Kuş Masalı
Kanatlarını açtığında utanıyordu kumru. Gözlerinin küçüklüğünden, kuyruğunun kısalığından. Kendinden utanıyordu...
Aslında bulutların sonsuz huzuru arasında süzülmeyi seviyordu. Etrafı seyretmek eşsizdi ama... Ama sormadan da edemiyordu:
“Neden bir balık değilim? Hatta... Bir insan!”
Belki bir insan olsaydı her şey bambaşka olurdu. Onunla konuşan birileri olsaydı... Ona sarılan, onu seven. Elinden tutan... Belki kelime oyunları oynarlardı, sevgilerinden bahsetmek için. Belki bir dut ağacına gidip topladıkları dutlardan dut reçelli kurabiyeler yaparlardı. Belki deniz kenarına gidip rüzgârı koklarlardı.
Ama bir kumru olmak. Sadece bir “kumru”!..
Deniz kenarında bir gün. Kendine baktığında utanıyordu çocuk. Çaresizliğinden, kimsenin onu sevmeyişinden. Yalnızlığından... Küçük çocuk kumları avcuna alıp havaya savurdu. Hiçbir zaman bir avuç kumu havaya savuramayacağını düşündü kumru...
Bir an çocuk döndü ve kumruya baktı. “Keşke senin yerinde olsam!” dedi çocuk. Kumru duyduklarına inanamıyordu. Kuş olmak isteyen bir çocuk!
“Acaba neden insan olmak istemiyor?” diye düşündü.
Çocuk denize bakarak konuşmayı sürdürdü. “Senin gibi bir kuş olsaydım her yeri gezerdim.”
İkisi de uzaklara dalmışken bir adam geldi ve çocuğun yanına oturdu. Kumlara dokundu ve kumruya göz kırptı.
“Biliyor musun senin yaşlarındayken kuş gibi uçmak isterdim.” Çocuk meraklı bakışlarla adamı süzdü. “Sonra ne oldu?” dedi.
“Sonra, neden uçmak istediğimi düşündüm. Ve aslında mutsuz olduğum için bulunduğum yerden uzağa gitmek istediğimi fark ettim. Aslında kuş da olsam balık da ya da belki bir ağaç, mutsuzsam yine mutsuz olacaktım. Ne olduğum hiçbir şeyi değiştirmezdi... Beni yaratan, benim insan olarak bu dünyada var olmam gerektiğine karar verdiyse yapmam gereken tek şey insan olmaktı!”
Çocuk, adamın ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu...
“İnsan olmak ne demek onu düşündüm sonra. Ellerime baktım, dizlerime. Kurduğum cümleleri düşündüm. Konuştuğum insanları... Bir insan olmasaydım bunların hiçbirini yapamayacaktım. Bir insan olmasaydım, hep bir insan olmanın hayaliyle yaşayacaktım!”
Kuşa döndü sonra adam;
“Bir kuş olsaydım mesela.” dedi. “Evet, özgürce uçabilecektim istediğim her yere. Ama asla kelimelerimi birileriyle paylaşamayacaktım.”
Kumru minik başını kanatlarının arasına gizledi. Adam çok haklıydı. Asla kelimelerini birileriyle paylaşamayacaktı. Hem zaten kumruların kelimeleri olmazdı ki...
Adam tekrar çocuğa döndü. “Bu kumru bir insan olsaydı mesela. Evet, belki kelimelerini paylaşabilecekti ama bir kuş olmanın tadına asla varamayacaktı. Kanatlarıyla sonsuz bulutlarda gezintiye çıkamayacaktı. Yeryüzünün güzelliklerini hiçbir zaman bir kuş gibi göremeyecekti. Hep, bir kuş olmak ne demek bunun hayaliyle yaşayacaktı...
Çocuk, adamın bilge bakışlarından gözlerini kaçırdı; “Peki, şimdi mutlu musun?” dedi.
Adam gülümsedi; “Mutluyum. Her zaman değil. Üzgünüm. Her zaman değil. Hayat da böyle bir şey zaten. Ne her zaman mutlu olabiliriz ne her zaman üzgün... Bize sunulan hayatı, varlığımıza yakışır şekilde yaşamak. Yapmamız gereken tek şey bu. Bizi yaratana verebileceğimiz en büyük hediye bu!”
Birbirlerine baktılar. Kuş kanatlarını çırpıp gökyüzüne yükseldi ve geri geldi.
Çocuk bir avuç kumu aldı, hepsini denize savurdu ve geri geldi.
Adam yoktu. Kumruyla çocuk birbirlerine baktı. Güneş batıyordu...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarElindeki çiçekleri sımsıkı tuttu küçük kız.Sümbüller, papatyalar, menekşeler, laleler…Buket büyüktü, kız küçük.Ama kararlıydı, her birini tek tek yerine yerleştirecekti.Mutlu olmayı bilirdi küçük kız....
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Siyah bir kedi. Simsiyah…Beyaz karlardan bir tünelde. Bembeyaz…İlerliyordu.Tünelin ne başı belliydi ne sonu. Siyah kedi, sonuna kadar gitmeliyim, diye düşündü.Sonu neresiydi, bilmiyordu.Sağı solu önü ...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Mavi valizini açtı ve eşyalarını düzgünce yerleştirdi babam. Çoraplar yuvarlandı. Pantolon ve pijamalar nazikçe katlandı. Gömlekler üstüne kondu pantolonun ve terlikler… Babamı dikkatle izledim valizi...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Caddede yürüyorlardı. İki dost... Çaldığı şarkıyı yarıda bırakan kemancıyla göz göze geldiler. “Çalmayı neden bıraktı acaba?” dedi biri. “Bilmiyorum ama keşke bırakmasaydı.” dedi diğeri...Okula giderk...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT