Bir indi mi perde, ne sen kalırsın ne ben...
Selçuk Alkan Âlem bir deniz Sen bir gemi Aklın yelkeni Fikrin dümeni Kurtar kendini Ha göreyim seni[1] Hayat; sadece defterde, kitapta bulunan birkaç satır bilgi yahut formülden ibaret değildir. Evrende muhteşem bir nizam var. Tüm canlı ve cansızlar, makro dünyalar ile mikro dünyalar arasında varlığını idame etmeye çalışıyorlar. Tüm yaratılmışlar; evren, galaksiler, yıldızlar, gezegenler dünyasından hücre, molekül, atom, proton, nötron, elektron, foton, bozon, mezon ve diğer atom altı parçacıklarına ya da dalgacıklarına kadar sonsuzluğa uzanan bir süreç içerisinde yer alıyor. Uzmanlar, mikro dünyalarda her atomun içerisinde Samanyolu Galaksisi’nden çok daha karmaşık sistemlerin bulunduğunu, her saniye tırnak ucu kadar alandan 10 trilyondan fazla nötrino taneciğinin geçtiğini ifade ediyorlar. Evren’in sırlarını çözme sürecinde Newton’un mekanik fiziği her fenomeni açıklamada yetersiz kalmış, Einstein’ın izafiyet teorisi bilim dünyasında bir devrim oluşturmuştur. Einstein’ın izafiyet kavramında, maddenin enerjiye eşit olduğu ifade ediliyor. Kuantum fizikçileri maddenin aslında dalga ve enerji paketçiklerinden ibaret olduğunu söylemektedirler. Bohr, Planck, Heisenberg, Bohm gibi bilim adamları kuantum fiziği ile bilim sayfalarında çığır açmış, belirsizlik kanunlarından ve holografik evrenden söz etmişlerdir. Kuantum fiziği, atom altı dünyaya inerek ve oradaki gerçekliğin bizlerin algı dünyasından çok daha farklı olduğunu keşfederek bütün var edilmişlerin aynı bütünün parçaları olduğu gerçeğini görmemizi sağlamıştır. “Big Bang” teorisine göre zamanın gerisinde en eski geçmişe gidildiğinde, karşımıza büyük bir patlama çıkar. Evren’in başlangıcını oluşturan büyük patlama öncesi olağanüstü parıltılı sıcak ve yoğun bir ışık vardı. Evren’de var olmuş her şeyin aslı ışıktır, yani nurdur. Bu ışık, her şeyin öncesinde, doğudan batıya, kuzeyden güneye her yeri kaplamaktaydı. Sonra büyük patlama oldu. Büyük patlama öncesini Jaques Girardon şöyle tanımlıyor: “O, çok şaşırtıcı bir andı, yoğunluğu o kadar yüksekti ki, maddenin kendisi bile var olamıyordu. Işımadan başka bir şey yoktu.” Yani önce ışık vardı. Üstelik o kadar yoğun ve sıcaktı ki, maddeyi anında yok ediyordu. Şefik Can, içerisinde bulunduğumuz evrenin sırlarını çözme üzerine şöyle bir tefekküre dalıyor: “Şu üzerinde yaşadığımız dünyada ve göklerin sonsuz yüceliklerinde akıl almaz, esrarlı varlıklar var! Fezada/uzayda on beş milyar ışık yılı uzakta güneşler keşfediyorlar. Şu zavallı aklımız, göklerin sonsuzluğunu idrak edemiyor! Ya yeryüzündeki yaratıklar? Gözümüzün göremediği mikroplardan alınız da denizlerde yaşayan çeşitli renkte varlıklar, ormanlar, dereler, dağlar, denizler, neler yok ki? Kâinat sayısız güzel eserlerle dolu bir müze gibi… Fakat eserleri sergileyen, kendisini gizlemiş…”[2] Evren’i temaşa eden birer yaratık olarak, algı vasıtalarımızın kısıtlı olması nedeniyle gerçek evrenin cüz’i bir temsilini idrak edebiliyoruz. Hiçbir şey aslında tam olarak gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz, tattığımız, kokladığımız, anladığımız gibi değil… Ömer Hayyam, bu sırra şu şekilde işaret ediyor: Varlığın sırları saklı, senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben. Hâsılı, bu muhteşem evrenin çok soluk ve sayısı çok yüksek perdelerden geçen bir hayaliyle meşgulüz. Sanatkârın, algılayabildiğimiz sanatının tecellisi ile teselli olabiliyoruz ancak… Allahu Ekber! [1] A’mak-ı Hayal, Filibeli Ahmet Hilmi [2] Şefik Can, Mesnevi Tercümesi, 6. Cilt, s. 565.
Selçuk ALKAN
YazarYakın zaman öncesine kadar birçoğumuzun geçirdiği karantina günleri, hayatımızın gidişatına el koydu. Dünyada büyük bir salgın var. 2020 yılı afetlerle, savaşlarla, kayıplarla, korkularla başladı ve h...
Yazar: Selçuk ALKAN
Müslüman, imanı ile iç dünyasını kuran; İslâm’ı ile dış dünyasını aydınlatan kimsedir. Mü’minin iç dünyasının güzelliği, dış dünyaya yansıyan davranışları ve duruşları ile kendini gösterir. Kur’ân, Pe...
Yazar: Ali AKPINAR
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî (k.s.)’ye göre seyr-u sülûk (mânevî yolculuk) ilimdeki bir hareketten ibârettir. Düşük seviyeli ilim ve idrâkten yüksek seviyeli ilme, oradan da daha yükseğe ulaşmaktır.[...
Yazar: Necdet TOSUN
Kâinat, zıtlıklardan halk edilmiş bir sır muamması… Yaratan, elbet bir hikmet gereği halk etmiş bu tezatları… Biraz tefekkür edersek, hayat devr-i daiminin işleyişinin bu tezatlar silsilesiyle bir sin...
Yazar: Selçuk ALKAN