BİR HASTA ZİYARETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ
Dokuz saatlik bir otobüs yolculuğuyla geldiğim bu küçük Anadolu kasabasında¸ ailemizin en yaşlısına hasta ziyareti yapmak fırsatını da bulmuştum.
Dokuz saatlik bir otobüs yolculuğuyla geldiğim bu küçük Anadolu kasabasında¸ ailemizin en yaşlısına hasta ziyareti yapmak fırsatını da bulmuştum. Hastanın doktor olan iki torunundan biri de evdeydi. Hastanın odasına girmeden¸ Kur’an’dan şifa ayetlerinin olduğu bir sayfayı da yanımda getirip okumak istediğimi söyledim. Doktor torunu: “Biz¸ kardeşimle elimizden gelen her şeyi yaptık; fakat artık şifa ihtimali yok. Hastalıkları birbiri üzerine ilave oluyor¸ artık günden güne ölüme doğru gidiyor.” dedi. Ben buna cevap vermeğe başlarken¸ ziyaret için hasta odasına davet edildim. 84 yaşında¸ “bir deri-bir kemik” denecek kadar zayıflamış olan hasta yatağındaki yaşlı kadın¸ beni tanıdı ve çok memnun oldu. Ben¸ eceliyle randevusuna yaklaştığı açıkça belli olan bu hasta akrabama¸ ayet ve hadislerden teselli verici birkaç söz söyledikten sonra¸ kendisinin her türlü hizmetini bizzat yapan 60 yaşlarındaki kızından razı olup olmadığını¸ ona dua edip etmediğini sordum. Bu soruma cevap olarak: “Ona mezarda bile dua edeceğim!.” dedi.
Kızında¸ hasta annesinin bu çok ağır hizmetinden dolayı en küçük bir şikayet ve bezginlik olmak bir yana¸ aksine bu hizmetinden dolayı büyük bir şevk ve gayret hali görülüyordu. Hasta annesinin kendisinden razı ve duacı olmasını¸ “dünyalara bedel” görüyor gibiydi. Benden¸ iki defa Peygamberimizi bir nur olarak gördüğü rüyalarının tabirini istedi. Ben¸ rüya tabirinin de bir ilim olmakla beraber¸ bu rüyalarında kendisine müjde işaretleri olduğunun tereddütsüz söylenebileceğini; ancak bu müjdeye nail olmak için de en başta – devamlı kılamadığından bahsettiği- günde beş vakit namazı ihmal etmemek olmak üzere¸ asgarî şartları yerine getirmesi gerektiğini söyledim. Hasta ve hasta sahipleriyle vedalaşıp ayrıldım.
Bu Bahsedilenlerin Düşündürdüğü:
1- “Ona mezarda bile dua edeceğim!.” sözü¸ mezarda da dua edilebileceği manâsında değil; “- Mümkün olsa¸ ona mezarda bile dua edecek kadar¸ ondan razıyım.” manâsında anlaşılmalıdır.
2 - Bir hadiste¸ müminlerin birbirlerine karşı 6 hak ve vazifesi sayılmıştır. Bunlardan biri de; “hastalıkları halinde ziyaret ve tesellide bulunmak”tır. Ayrıca hasta ile akrabalık da varsa¸ akrabalığın yakınlığı derecesinde bu vazifeyi yapmak mükellefiyeti¸ daha da artar.
3- Hastanın yanında Kur’an okunması çok iyidir. Bu¸ onun mutlaka şifa bulması gaye edinilerek yapılmaz ve şifa bulma ümidi tıbben görülmüyor diye¸ şifa ayetleri ve diğer ayetlerin hasta başında okunması ihmal edilmez. Hastalık¸ o ayetlerin okunmasının vaktidir.
4- Ana-baba hakkı¸ en büyük haklardan ve ana-babaya isyan en büyük günahlardandır (ancak Allah ve Rasulü’nün hakkının daha önde geldiği ve Allah ve Rasulü’ne isyanda¸ ana-babaya itaat olmayacağı da bilinmelidir.). Kur’an’da İsrâ Suresi 23-25 ayetler¸ ihtiyar anne-babasına şefkat etmesini¸ evlada emretmektedir. Bunu yapan evladın kazancı çok büyük; yapmayanın da kaybı çok büyük olur. Yaşlı ve hasta ana-babasının bakım ve hizmetini¸ ya bizzat veya bakıcı tutarak yapmak¸ evladın vazifesidir. Bu vazife¸ akrabalıkta yakınlık derecesine göre¸ diğer akrabaları için de vardır.
5- Allah’ın hakkını yerine getirmeden¸ sadece onun kulunun ve mahlukunun hakkını yerine getirmekle kendini “kurtuluşa ermiş” görmek¸ hatadır. İmandan sonra¸ Allah’ın en mühim hakkı ise: Günde beş vakit namazdır.
Mustafa NUTKU
YazarHayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ