BİLİNÇALTIMIZDA SORU SORMAYI ÇOCUKLUKTA MI BIRAKTIK?
Çocuklar, ana kucağında iken nesneleri ağzına alarak ve etrafı gözlemleyerek öğrenirken; konuşmaya başladıktan sonra da soru sorarak öğrenmektedirler. Özellikle de 3-4 yaşlarındaki çocukların merak duygusuna bağlı olarak soruları da artar. Merak duygusu, okul öncesi dönemde olduğu kadar olmasa da insanda ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Çocuklar, özellikle de 3-7 yaşları arasında, zihinsel gelişimlerinin gereği somut zekâ evresinde, öğrenme adına her konuda soru sorabilmektedirler. Anne babalar, çocukların günlük hayatla ilgili sordukları sorulara cevap verebilirlerken özellikle yaratılış ve Yaratıcı hakkındaki sorulara genelde cevap verememektedirler. Çocuklar, fıtratları gereği Yaratıcı’yı tanımak adına, Allahu Teâlâ hakkında bilgi edinmek için sorular sorabilmektedirler: “Beni kim yarattı? Allahu Teâlâ nerede kalıyor? O'nun evi nerede? Allahu Teâlâ’nın boyu ne kadar? Allahu Teâlâ büyükse eve sığar mı? Allahu Teâlâ yemek yer mi, su içer mi? Allahu Teâlâ uyur mu? Allahu Teâlâ’nın annesi, babası kim? O’nun çocukları var mı? Allahu Teâlâ’nın arkadaşları var mı? O oyun oynar mı? O bizi görüyorsa biz O'nu niçin göremiyoruz? Allahu Teâlâ’yı büyüyünce görebilecek miyiz?” gibi. Bunun yanında; “Ben annemin karnına nasıl girdim? Beni annemin karnına kim kattı? Annemin karnında ne yiyip içtim? Ben nasıl doğdum? Annemin karnından beni kim çıkardı? Beni leylekler mi getirdi? Kardeşim neden benim gibi değil? O neden erkek ya da kız?” gibi sorular da sorarlar.Bugün birçok anne baba; çocukların yaratılış ve Yaratıcı hakkındaki sorularına uygun cevaplar veremedikleri gibi, çocukların sorularını da uygunsuz buldukları için “Ayıp ayıp, sus sus!” gibi tepkiler verebilmektedirler. Bu durum, çocukların soru sorma isteklerini bilinçaltlarında bastırmalarına neden olmaktadır. Bazı anne babalar da çocukların sorularına, baştan savma ya da yalan yanlış cevaplar verebilmektedirler. Bu da ileride çocukların inanç boyutunda sıkıntı yaşamalarına neden olabileceği gibi bilinçaltlarında merak duygularının yanı sıra soru sorma isteklerini de kaybetmelerine neden olabilecektir. Çocukların aykırı sorularına karşı; “Allah çarpar, Allah taş yapar, Allah cehenneminde cayır cayır yakar!..” gibi cümleler kurulmamalıdır. Çünkü çocuklar ergenliğe girinceye kadar dinî vecibelerden sorumlu olmadıkları için sordukları aykırı sorulara da günah yazılmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve aklı başına gelinceye kadar akli dengesini kaybedenden." (Tirmizi, Hudud, 1) buyurmuşlardır. Çocukların sorularına verilecek cevaplar, onların kişilik gelişimi açısından oldukça önemlidir. Çünkü çocuklar, bilinçaltlarında Allahu Teâlâ’yı tanımak ve O’nunla ilgili meraklarını gidermek için sorular sormaktadırlar. Bu durumda, çocukları susturmak yerine, onları bilgilendirmeli ve akıllarındaki soruları rahatça sormalarına fırsat verilmelidir. Çocuklara verilecek cevaplarda da samimi olunmalıdır. Çünkü çocuklar, anne-babadan edindikleri bilgilere göre hayatlarına yön vereceklerdir. Eğer anne babalar; çocukların sorularını cevaplamayacak durumdaysalar bunu içtenlikle çocuğa söylemelidirler. Bilinçaltlarında bunu gurur meselesi yapmamalıdırlar. “Bak bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum, birlikte araştıralım.” denilerek hem çocuklara yanlış bilgi vermemek hem doğru cevabı araştırması hem de öğrenme amaçlı soru sorması için bilinçaltlarında kapı aralamak gerekir. Çocukların sorularına cevap verirken zekâları ve seviyeleri de dikkate alınmalıdır. Soyut zekâsı gelişmemiş bu çocuklara açıklamalar mümkün mertebe somut örneklerle yapılmalıdır. Çocukların sordukları sorulara seviyelerine göre kısa ve öz cevaplar verilmelidir. Cevaplar soruyu aşmamalı, uzun ve teferruatlı açıklamalardan kaçınılmalıdır. Çocukların Merak Duyguları İçin “Soru” Çocukların soru sormaları anne babaları tarafından da desteklenirse çocukların bilinçaltlarında öğrenme merakı devam edecektir. Bu çocuklar, derste soru sormaktan, dersi dinlemekten, derse katılmaktan, derse çalışmaktan, kitap okumaktan ve hayatı sorgulamaktan zevk alacaktır. Bu da çocukların okulda olduğu kadar sosyal hayatta da başarısını artıracaktır. Çocukların merak duygusuna bağlı olarak sordukları sorulara uygun cevap verilmesi bir yana olumsuz tepki verilirse çocukların bilinçaltında öğrenme merakı kaybolacaktır. Bu çocuklar, okulda soru sormayan, dersi dinlemeyen, derse çalışmayan, kitaplarla haşır neşir olamayan başarısız bir öğrenci ve hayattan da zevk alamayan bir kişi olacaktır. Bu çocuklar okulda olduğu gibi sosyal hayatta da monoton bir hayat yaşayacaktır. Başka bir ifadeyle öğrenilmiş çaresizlik içinde hayatlarını devam ettireceklerdir. Bunların yanında;
M. Emin KARABACAK
YazarPeygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.) yaratılmışların en seçkini idi. Allahu Teâlâ O’nu seçti, her yönden arıtıp saf ve seçkin duruma getirdi. Onun için bir ismine de “Mustafâ” denildi. Mevlidi-...
Yazar: Editör
Büyükanneler ve büyükbabalar, torunları tarafından sürekli sevilmek ve onların ilgisini çekmek için aşırı kollayıcı bir tutum içine girerler. Büyükanne ve büyükbabanın torunlarına karşı bu kadar hoşgö...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Kereviz, kansızlığa karşı oldukça etkilidir ve demire bağlı kansızlığın çözümünde fazlasıyla güçlüdür. Ancak, kereviz tek başına yeterli değildir. Kerevizin bu gücünü harekete geçirebilmek, başka bir ...
Yazar: Nesibe AYDIN
Mehmed’in eşi, Sultan II. Mustafa ve III. Ahmed’in de validesi olan Rabia Gülnûş ile karıştırılmamalıdır. Ahmed’in saltanatının kısa sürmesi -4 yıl civarı- nedeniyle, kadınları ve çocukları hak...
Yazar: Bengisu HAYAT