BED'-İ BESMELE CEMİYETİ
eçmişte ve günümüzde¸ gelecek nesillerin iyi yetiştirilmesi¸ hemen bütün toplumların ilgi ve itina gösterdikleri konulardan birini oluşturmuş/oluşturmaktadır. Çünkü bugünün küçüklerinin¸ yakın gelecekte büyüyecekleri ve toplumun istikbalinin onlar tarafından şekillendirileceği¸ çok uzak geçmişlerde iyi bilindiği gibi¸ günümüzde de iyi bilinmeye devam etmekte ve bunun sonucu olarak da gereklerinin yerine getirilmesine¸ büyük çapta özen gösterilmektedir. Bu özen¸ değişen zaman ve mekânlarla birlikte¸ muhtelif folklorik unsurları da bünyesinde barındıran farklı görünümlerle karşımıza çıkmaktadır.
Geçmişte ve günümüzde¸ gelecek nesillerin iyi yetiştirilmesi¸ hemen bütün toplumların ilgi ve itina gösterdikleri konulardan birini oluşturmuş/oluşturmaktadır. Çünkü bugünün küçüklerinin¸ yakın gelecekte büyüyecekleri ve toplumun istikbalinin onlar tarafından şekillendirileceği¸ çok uzak geçmişlerde iyi bilindiği gibi¸ günümüzde de iyi bilinmeye devam etmekte ve bunun sonucu olarak da gereklerinin yerine getirilmesine¸ büyük çapta özen gösterilmektedir. Bu özen¸ değişen zaman ve mekânlarla birlikte¸ muhtelif folklorik unsurları da bünyesinde barındıran farklı görünümlerle karşımıza çıkmaktadır. Eğitim-Öğretim Tarihi’nin meraklı olduğu kadar¸ eğlenceli de olan bu boyutuna böyle kısa bir atıf yaptıktan sonra biz¸ geçmişimizden bir uygulamayı “Bed’-i Besmele Cemiyetleri” veya halkımız arasındaki isimlendirilmesiyle “Âmin Alaylarını” bu yazımızda anlatmak istiyoruz.
Bed’-i Besmele veya daha saygılı bir ifade olarak Bed’-i Besmele-i Şerîfe¸ okula başlama yerinde kullanılan bir terimdir. Bu başlangıç¸ toplumumuzun okumaya ve okuyana verdiği değeri gösteren¸ pek güzel törenlerle gerçekleştirildiğinden¸ Bed’-i Besmele Cemiyeti olarak adlandırılmış¸ halkımız ise bununla birlikte¸ tören sırasında okunan ilahîler sırasında âmin sedâlarının sıkça tekrarlanmış olması dolayısıyla Âmin Alayı demeyi tercih etmiştir. Hem Bed’-i Besmele Cemiyeti ve hem de Âmin Alayı şeklindeki isimlendirmeler¸ Osmanlı Türk toplumunda¸ küçük yavrunun okula başlamasının¸ ailesi ve çevresi için¸ ne derece önemli olduğunun ve aynı zamanda da onun eğitim-öğretiminde dinin¸ ne kadar ağırlıklı bir yer tuttuğunun göstergesidirler.
Bilindiği gibi İslâm dini¸ kadın erkek ayırımı yapmaksızın herkesi ilme¸ öğrenmeye teşvik etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda bu teşvikin uygulama alanındaki ilk basamağını taş mektep¸ mahalle mektebi veya sıbyan mektebi şeklinde isimlendirilen okullar oluşturmuştu. Genelde cami ve mescitlerin yakınlarında veya bitişiklerinde bulunan ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmakla birlikte¸ hayırla yâd edilmeleri arzusuna da sahip kişilerce yaptırılmış olan bu okullara başlamak¸ özellikle hali vakti yerinde aileler açısından¸ belirli bir merasimi gerektirirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yayıldığı bütün coğrafyada görülen bu merasimler¸ en muntazam ve gelişmiş şekli ile Türk-İslâm Kültürü’nün rafine bir biçimde örneklendiği başkentte¸ bilhassa dikkat çekiyordu.
Osmanlı Türk toplumunda çocuğun eğitim ve öğretimi söz konusu edildiğinde anlaşılan¸ okuma yazma ve basit bir kısım diğer bilgilerle birlikte özellikle de ona dinî bilgilerin verilmesi¸ en azından bir kısım uygulamaların öğretilmesiydi. Nitekim bu durum daha başlangıç törenine verilen isimde karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi İslâm dininde¸ gerek dünya ve gerekse âhiretle ilgili her önemli ve meşrû işe besmele ile başlanması tavsiye edilmiştir. Peygamber Efendimiz de bir hadislerinde; “Besmele ile başlanmayan her iş bereketsiz ve güdüktür” buyurmuşlar¸ Müslümanlar herhangi bir işe başlamadan önce besmele çekmekle; “Nefsim veya başka bir varlık adına değil¸ Allah adına ve O’nun rızası için¸ O’nun izniyle başlıyorum” demişler¸ Rablerinin Rahmân ve Rahîm isimlerinin tecellî etmesini beklediklerini¸ böylelikle her iki cihanda Cenâb-ı Allah’ın yardımını ve hoşnutluğunu ümit ettiklerini ifade etmişlerdir. Bu bakımdan atalarımızın küçük yavruların eğitim öğretimlerine başlamalarını bu şekilde isimlendirmiş olmaları vakıaya uygunluğu kadar¸ bir hayat boyu her işe Allah’ın ismiyle başlama isteklerinin fikir planından uygulama alanına geçirilişinin de güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Âmin ise¸ sözlük manası tam olarak bu şekilde olmasa bile; “kabul buyur” veya “icâbet eyle” manalarında Allah’a hitaben kullanılan bir terimdir. Hz. Peygamber’in “Bana namazda olsun duadan sonra olsun¸ Allah tarafından âmin demek nimeti verildi. Bu¸ Musâ müstesna benden önce kimseye verilmemişti: Musâ dua eder Harun da âmin derdi. Siz de duanızı âmin ile bitiriniz! Bu suretle Allah onu kabul eder” buyurduğu bilinmektedir. Bu takdirde de¸ söz konusu tören boyunca okunacak ilâhîlerin aralarında ve sonlarında hep birlikte âmin denilmesi¸ atalarımızın okula dualarla başlamanın lüzumuna inanmalarının ve bu dualara hep birlikte katılmalarının bir göstergesi olarak ortaya çıkmış olmaktadır. İşte ecdadımızın çocuk eğitimine verdiği önem böyleydi. Onun için de besmele ile çıktıkları seferlerden zaferlerle döndüler
Nesimi YAZICI
YazarEy öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Dinî-tasavvufî eserlerde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in beden özelliklerini ve manevî şahsiyetini ifade için çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Bunlardan Nûr-ı Muhammedî veya Hakîkat-i Muhammediye konulu e...
Yazar: Musa TEKTAŞ
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM