BALIK BİLMEZSE HÂLIK BİLİR
Koltuğa iyice bürünmüş, adeta kaybolmuş gibi oturuyordu. Sağ elini yanağına dayamış, derin düşüncelere dalmıştı. Bu halini gören, onun Karadeniz’de gemilerinin battığını zanneder. Görüntüsü üzgün, süzgün, büzgün bir vaziyette olmasına rağmen içinde yine bir iyilik yapmanın huzuru, dinginliği vardı. Yaptığı iyilik ise şuydu; bir ihtiyarın taşıyamayacağı pazar poşetlerini yardım için elinden aldı. İhtiyarın evi, kendisinin gideceği yönün tam ters istikametinde olmasına rağmen, ihtiyarın evine kadar taşımıştı. İyilik yaptığı kişinin o kadar zahmetine karşılık karısına, “Bir enayi eşyalarımı taşıdı, rahat geldim.” deyip teşekkür etmeden kapıyı yüzüne kapamıştı O kadar zahmete bir teşekkür tesellisi bile yoktu. Üzüntüsü işte bu yüzden idi. Yine de huzurluydu, yardıma muhtaç birine yardım etmişti. O böyle olaylarla çok karşılaşmıştı. Fakat bunlara rağmen iyilik yapmaktan bir an olsun vazgeçmiyordu. Adeta iyilik için yaratılmış, iyilikte sonsuz ufuklu denizi andırıyordu. Olsun, iyiliği bilinmese de bir bilen, gören vardı. Koltukta, düşünceli hâlde ve eli yanağında, mazisinin gel-gitlerinde, hayatın dalgalarında savrulmadan boğulmamasının sebebini düşünüyordu. Sanki tüm olumsuzluklarda yıkılmadan ayakta kalması, yaptığı iyiliklerden kaynaklanıyordu. Ne zaman bir iyilik yaptıysa takdir edilsin edilmesin, bu iyiliğin hemen ardından zor bir durumdayken hiç umulmadık bir şekilde işleri kolaylaşıyor, o zor durumdan rahata kavuşuyordu. Başından geçen bir olayı hiç unutamıyordu. Hayatının dönüm noktası olan mülakat sınavına girecekti. Çok heyecanlı idi. O heyecanla yanlış otobüse binmişti. Git git, yol bitmiyor ve mülakat yerine bir türlü gelinmiyordu. Sonunda şoföre sordu. Şoför de tam ters istikamete bindiğini, tekrar geri dönüp başka otobüse binmesini söyledi. Sınava 15 dakika kalmış fakat yol yaklaşık bir saat sürecek. Bu, geç kaldı manasına geliyordu. Fakat her işte bir hayır var, deyip geri dönüp diğer otobüse bindi. Artık şans deyin, tevafuk deyin veya başka bir şey deyin, sınav yerine geldiğinde sıra tam ona gelmiş ve hemen mülakat salonuna girip sınavı kazanmıştı. Mutluluğuna diyecek yoktu. Düşündü, bu nasıl oldu? Böylesine zor durum rahat bir şekilde nasıl halledildi? Tahmin etmekte gecikmedi. Fazla görüşmediği hatta hiç görüşmediği, bir dost meclisinde tanıştığı birisi para istemişti. Kendisi de para sıkıntısı çekmesine rağmen cebindeki parayı verdi. İki üç hafta sıkıntı çekti. 15 gün sonra sınava giriyor, kazanıyor ve tüm problemleri çözülüyor. Bu iki haftalık sıkıntı, ömür boyu rahata dönüşüyor. İşte “İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir.” sözünü hatırladı, bu olayda da yaptığı iyiliği Allah bilmiş ve yardım etmişti. Bütün üzüntüsü gitmişti, yaptığı iyiliklerin yüreğindeki sevinci kaldı. Ne dersiniz, biz de böylesine daima iyilik yapalım mı?
Ayşe Gül PINAR
Yazarİsrailoğulları zamanında balık avlayarak çoluk-çocuğunun geçimini sağlayan bir balıkçı vardı. Bir gün avlanırken ağına büyük bir balığın takıldığını gördü; çok sevindi. Hemen ağını çekerek onu yakalad...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Bir padişah, Hızır’ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı:- Kim bana Hızır'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım, dedi.Birçok oğlu olan fakir bir adam, bu işe talip oldu. Karısına ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Türk ordusu komutanı, eriyle Bayrağımı mavi gökten indirtmez Hudut boylarında alın teriyle Bayrağımı mavi gökten indirtmez. Yurt savunmasında silahı çatar Mayın tarlasında pusuya yatar Gözünü kı...
Şair: Rabia BARIŞ
1986 yılının başlarıydı. Müdür Bey, öğrenim gördüğümüz yatılı okulumuzdaki sınıfa Fikret isminde bir çocuk getirmişti. Yüzü gözü çirkin sayılabilecek bu çocuğa, daha ilk dakikalardan kafayı takmış, Fi...
Yazar: Ayşe Gül PINAR