AZERBAYCAN TÜRKÇESİ VE TÜRKİYE TÜRKÇESİ
Dünyada dilin ve dinin millet hayatındaki büyük önemini en iyi anlayan devletlerin başında Rusya da var. Ruslar¸ Türkistan'ı ve Azerbaycan'ı işgal ettikten sonra¸ ilk imkânda soydaşlarımızın dinlerini ve dillerini yok etmeye çalıştılar. Dünyada dilin ve dinin millet hayatındaki büyük önemini en iyi anlayan devletlerin başında Rusya da var. Ruslar¸ Türkistan'ı ve Azerbaycan'ı işgal ettikten sonra¸ ilk imkânda soydaşlarımızın dinlerini ve dillerini yok etmeye çalıştılar. Çarlık Rusya Marksizm'e geçince¸ bizim bütün Türkistan'da 18.856 cami ve mescidimiz vardı. 70 yıllık Marksist sistem¸ 18.000 camimizi ve mescidimizi yıkıp yok etti. 856 camimizde ise Allahsızlık Dernekleri açtı. Sonra Türkçe yerine Rusça'yı yaygınlaştırdı. 1990 yılında Marksist imparatorluk kendiliğinden çökünce Türkistan'ın bazı bölgelerinde Türk halkının % 40'ı¸ % 50'si Rusça konuşuyor¸ kendi ana dilini bilmiyordu. Moskova'ya göre Ahıska Türkleri'nin dışında Sovyetler'de Türk yoktu. Meselâ Azerbaycan Türkleri¸ Moskova'ya göre kat'iyyen Türk değildi¸ "Azerbaycan halkıydı" ve onlar kat'iyyen Türkçe konuşmuyorlardı¸ "Azerbaycanca" danışıyorlardı. Ben Azerbaycan'a ilk defa 1980 yılında gittim¸ sonra o can Azerbaycan'da onbir defa daha bulundum. Azerbaycan benim yüreğimde bir şahdamarıdır. Bu Oğuz¸ bu Türkmen yurduyla ilgili 15 televizyon programı hazırladım ve sundum. Azerbaycan'da gördüm ki¸ halk kendisini Türk olarak bilmekte ve Türkçe konuştuğunu söylemektedir. Yine Azerbaycan'da gördüm ki Komünist Partisine kayıtlı olanlar¸ yani Azerbaycan komünistleri ne Türklüğü kabul etmektedirler ne de konuştukları dilin Türkçe olduğunu söylemektedirler. Komünistlere göre¸ onlar Azerbaycan halkındandırlar ve Azerbaycanca konuşmaktadırlar. Ben Azerbaycan'da katıldığım bütün toplantılarda o Moskova yanlılarına inatla ve ısrarla anlattım ki¸ bizim Azerbaycan Türkleriyle dilimiz birdir¸ dinimiz birdir¸ kültürümüz birdir¸ kanımız birdir. Biz de Oğuz boyuna mensubuz¸ Azerbaycan Türkleri de. 1982 yılında Azerbaycan'a ikinci gidişimde¸ bana genç bir komünisti rehber olarak verdiler. Rehberim ateşli bir komünist olduğu için diğerleri gibi Türklüğü kat'iyyen kabul etmiyor¸ konuştukları dilin de Türkçe değil Azerbaycanca olduğunu iddia ediyordu. Bir gün o genç rehberimle birlikte Bakü'den Sumgayıt şehrine doğru yola çıktık. Otomobille giderken doğrusu bu ya¸ onu biraz düşündürmek istedim. Dedim ki: "Ay gardaş¸ bizde¸ Türkçe'de sayılar bir¸ iki¸ üç¸ dört¸ beş¸ altı¸ yedi¸ sekiz¸ dokuz¸ on diye başlar ve devam eder gider. Azerbaycanca'da sayılar nasıl başlar?" Dedi ki: "Bizde de bir¸ iki¸ üç¸ dört¸ beş¸ altı¸ yeddi¸ seggiz¸ dogguz¸ on diye başlayır." Ben çok şaşırmış gibi yaparak: "Allah Allah" dedim. "Büyük tesadüfe bak! Dillerimiz ne kadar çok birbirine benziyor." Sonra ona¸ başımı işaretleyerek tekrar sordum: "Türkçe'de biz buna baş¸ saç¸ kaş¸ göz¸ burun¸ dudak diş¸ dil diyoruz. Acaba siz Azerbaycan dilinde bunlara ne diyorsunuz?" Tam manasıyla köşeye sıkıştı. Başını önüne eğerek: "Biz de baş¸ saç¸ gaş¸ göz¸ burun¸ dudak¸ diş¸ dil deyirik" dedi. Ben daha çok şaşırmış gibi yaparak ellerimi birbirine vurdum. "Allah Allah" dedim. "Şu tesadüfe bak! Dillerimiz ne kadar da çok birbirine benziyor?" Sonra ona uzak dağları¸ bulutları¸ ağaçları¸ gökyüzünü¸ suları¸ çiçekleri¸ güneşi¸ kuşları¸ bir bir göstererek ama isimlerini önce ben Türkçe söyleyerek sordum: "Ya bunlara siz Azerbaycan dilinde ne diyorsunuz?" Verdiği cevaplar hep aynıydı. "Biz de dağ deyirik¸ ağaç¸ bulut¸ su¸ güneş¸ guş deyirik." Ben her defasında hayretlere düşer gibi yapıyor¸ "Olamaz! Olamaz!" diyordum. "Bu kadar tesadüf olamaz. Şaşırdım kaldım doğrusu!" Azerbaycan ile Türkçe birbirine ne kadar da benziyor? Derken¸ bir köprü üzerinden geçerken tekrar sordum: "Ay gardaş!" dedim¸ "Türkçe'de biz buna köprü diyoruz¸ bunun Azerbaycancası nedir acaba?" Gülümsedi¸ "Biz buna körpü deyirik" dedi. Toprağı göstererek sordum: "Peki Azerbaycan dilinde siz bu toprağa ne diyorsunuz?" "Biz ona torpağ deyirik" diye gururlandı. Ben çok ciddî olarak "haaa" dedim. "Şimdi anladım ki bizim dillerimiz gerçekten çok farklı ve ayrı imiş. Biz toprak diyoruz¸ siz torpağ diyorsunuz. Toprak başka¸ torpağ başkadır. Biz köprü diyoruz¸ siz körpü diyorsunuz. Dillerimiz başka olduğuna göre siz Türk de olamazsınız. Çünkü bir millet aynı dili konuşur. Aynı milletin böyle farklı dili olur mu?" Muhatabım susup kaldı. Bu hâdiseyi neden anlattım biliyor musunuz? Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi'ndeki ortak kelimelerden meselâ hayatı¸ şartı¸ eseri¸ edebiyatı¸ ihtiyâcı¸ şehiri¸ fikiri¸ imkânı¸ tabiatı¸ şüpheyi¸ hâtırayı dilimizden koparıp atanlar acaba kime hizmet ediyorlar dersiniz; hiç düşündünüz mü?
Yavuz Bülent BÂKİLER
YazarŞeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ