AŞKTIR HER NE Kİ VAR ÂLEMDE
"Mecnûn'a Leylâ'nın yüzünde/şahsında ilâhî güzelliği göstererek onu dağlara
taşlara düşüren aşkın gücüdür. Kays'ı Mecnûn yapan aşktır. Mecnûn'a¸ Leylâ'nın
gerçekte güzel biri olmadığını ve nasıl olur da böyle kara kuru bir kıza bu
denli büyük bir aşkla bağlandığını soranlara¸ "Onu bir de benim gözümle
görebilseydiniz..." dedirten ve ona o gözleri veren yine aşktır."
Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi'nin Dîvân'ında en çok işlenen konuların başında şüphesiz aşk gelir. Hatta Hulûsî Efendi'nin Dîvân'ı baştan sona ilâhî aşkı terennüm etmektedir denilebilir. Bu şiirlerde aşk¸ âşık ve maşûk kavramları çeşitli tamlama¸ teşbih ve tezahürler içerisinde ele alınır. Aşk muhtevalı bu tür manzûmelerde dikkat çeken en önemli hususlardan birisi de elbette vuslat arzusunun¸ sevgiliye kavuşma özleminin dile getiriliyor olmasıdır. İşte "mahrem-i visâl-i yâr olmak" üzere yazılan; yani hakîkî sevgiliye¸ Cenâb-ı Hakk'a kavuşma arzusu ile kaleme alınan bu şiirlerden birisi de "eder" redifli aşağıdaki manzûmedir:
1. Her hâlde aşk leyl ü nehâr her faslı bahâr eder
Her dil nâğme-i hezâr her hârı gül-izâr eder
Aşk¸ ister gece ister gündüz olsun her vakti bahara çevirir. Aşk¸ her dili bülbül¸ her dikeni gül yanaklı yapar.
Aşkın öyle etkileyici bir gücü vardır ki¸ şartlar ne kadar zor olursa olsun¸ aşk işleri yoluna koyar. Her taraf bahar mevsiminin umut ve neşeyle dolu güzelliğine bürünür. Söz söyleyen her lisan¸ bülbülün güle aşkını terennüm ettiği gibi¸ aşkla şakımaktadır artık. Her diken¸ gül yanaklı sevgiliye dönüşür. Diller/gönüller bülbül olup ötmekte; dikensiz/zahmetsiz¸ sıkıntısız gül yüzlü sevgililer tüm güzellikleriyle arz-ı endâm etmektedir.
2. Her çeşm tarâvetiyle incilâ bahş eyleyip
Her hüsn zarâfetiyle hûb nigâr eder
Aşk¸ her göze tazelik ve parlaklık lutf eder. Her güzelliği zarafetiyle güzel sevgililere çevirir aşk.
Günah ve isyan karanlıklarıyla perdelenmiş gözler¸ eğer elde edbilirse aşkın kazandırdığı tazelik ve parlaklıkla aydınlanacak¸ hakikati görecektir. Aşk¸ her güzelliğe kendine has nezaketi ve inceliğiyle zarafet katacak; güzeller aşkla daha da güzelleşecektir.
3. Aşkdır pâdişâh iken gedâ gedâ iken şâh eden
Aşkdır nesi varsa âşıkın târumâr eder
Aşk¸ padişahları köle¸ köleleri padişah yapar. Âşığın kendini yoldan alıkoyan varını yoğunu dağıtır¸ perişan eder aşk.
Dünyalık adına ne varsa sahip olan padişahlar¸ hükmün/mülkün gerçek sahibini tanıdıklarında kul olmayı¸ köle gibi yaşamayı tercih etmişlerdir. Tıpkı İbrahim Ethem Hazretleri gibi. Aşk¸ kulun sahip olduğu(nu zannettiği) her şeyi almış ve onu Rabbiyle başbaşa bırakmıştır. İşte bu noktada kul yeniden şâh olmuştur. Alçaldıkça yükselmiş¸ Rabbini tanıdıkça kıymet kazanmış¸ yücelerin yücesine çıkmıştır.
4. Aşkdır ferah veren cümle gumûmdan kalbe
Aşkdır âşıkı cümle derde giriftâr eder
Aşk¸ kalpteki her türlü sıkıntıdan insanı kurtararak gönle ferahlık verir. Âşığı her türlü derde esir eden yine aşktır.
Aşk¸ kalpteki dünyevî dertleri¸ sıkıntıları çıkarıp atacaktır. Zira gönülde birden fazla sevgiye yer yoktur. Kalp¸ Fuzûlî'nin¸ "aşk derdiyle hoşem" dediği aşk derdine kavuşacak¸ sadece O'nun derdiyle/aşkıyla dolacak¸ gönülde sadece O olacaktır.
5. Aşkdır şem' oduna yandıran pervâneyi
Aşkdır gül için bülbül bunca zâr zâr eder
Pervaneyi mumun ateşinde yanmaya iten aşktır. Bülbülü gül için inleyerek ağlatan yine aşktır.
Aşkın insanı kendinden alan¸ cezbeden gücü sayesinde pervane¸ canını hiçe sayarak kendini mumun alevlerine atmakta¸ yanarak varlığından geçmekte¸ yok olmaktadır. Yok olarak ise aslında gerçek varlığı bulmaktadır. Ölerek¸ ölümsüzlüğe ermek
Ölerek¸ sonsuz diriliği elde etmektir pervanenin yaptığı
Bülbüle gül için destanlar yazdıran da yine aşktır. Bülbül de pervane gibi aşkın etki alanına girmekte¸ kendinden/canından geçmektedir. Bülbül gül dalına konmakta¸ göğsüne batan dikenlerin akıttığı kanlar gülün kökünü sulayarak güle kırmızı rengini vermektedir. Aşkın gücüdür bu; vesselam.
6. Aşkdır Mecnûn'a kûh u sahrâyı gezdiren
Aşkdır Leylâ'ya hüsnüne i'tibâr eder
Mecnûn'a dağları¸ çölleri gezdiren aşktır. Leylâ'nın güzelliğine değer katan da aşktır.
Mecnûn'a Leylâ'nın yüzünde/şahsında ilâhî güzelliği göstererek onu dağlara taşlara düşüren aşkın gücüdür. Kays'ı Mecnûn yapan aşktır. Mecnûn'a¸ Leylâ'nın gerçekte güzel biri olmadığını ve nasıl olur da böyle kara kuru bir kıza bu denli büyük bir aşkla bağlandığını soranlara¸ "Onu bir de benim gözümle görebilseydiniz..." dedirten ve ona o gözleri veren yine aşktır.
7. Aşkdır Ferhâd'a tîşesin taşa urduran
Aşkdır Şîrîn lebinden Kevser nisâr eder
Ferhat'a kazmasını taşa vurduran aşktır. Şirin'in dudaklarından kevser saçan yine aşktır.
Ferhat'a sevdiğine kavuşmak üzere dağları deldiren aşktır. Ferhat'a Şirin'e kavuşmayı Kevser suyunu içmek gibi algılatan yine aşktır.
8. Aşkdır Vâmık'ı gark-ı eşk-i hûn eden
Aşkdır Azrâ'nın râzını halka âşikâr eder
Vâmık'ı kanlı gözyaşlarına boğan aşktır. Azrâ'nın sırrını halka duyuran da aşktır.
Vâmık'ı güzeller güzeli Azrâ'ya kavuşamadığı için üzüntülere boğmaktadır aşk. Azrâ'nın durumu da Vâmık'tan çok farklı değildir. Aşk ateşi Azrâ'yı sarıp sarmalamıştır. Beti benzi atmış¸ yüzü sararmış¸ halsiz kalmıştır artık. Ne kadar gizlemek istese de artık her şey ortadadır. Azrâ âşıktır
Bu hâli saklamanın anlamı da kalmamıştır. Aşk uğruna herşey göze alınmış¸ kınayanın kınaması umursanmamıştır.
9. Aşkdır deryâya salan nehr eyleyip katreyi
Aşkdır deryâyı cûşa getirip buhâr eder
Bir damla suyu nehre düşürüp denize kavuşturan aşktır. Deryayı coşturarak buharlaştıran yine aşktır.
Özüne kavuşmak için can atmaktadır bir damla su. Aslından kopmuş¸ ayrı düşmüştür; vatanından ayrı¸ gurbettedir su. Önce nehre karışmakta¸ yola girmektedir. Bu yoldur ki onu ummâna¸ sosuzluğa kavuşturacaktır. Görünürde var olan ayrılık ortadan kalkacak; herşey bir olacaktır.
10. Aşkdır cemâlde kemâl gösteren
Aşkdır her kemâl ile kâr u zâr eder
Sevgilinin yüzünü kusursuz gösteren aşktır. Âşığı bu kusursuz güzellikle daima meşgul eden ve bu uğurda ağlatan da aşktır.
Âşık sevdiğinin güzelliği karşısında kendisinden geçmiş hayran kalmıştır. Mükemmel ve eksiksiz bir güzellik... Âşığın gözü artık başka bir şey görmez olmuştur. Kusursuz olan eldeyken başkası ne yapılsın ki?... Onunla kalkılmakta¸ onunla yatılmakta¸ onunla gülünmekte¸ onunla ağlanmaktadır.
11. Aşkdır Hulûsî her ne ki var âlemde
Aşkdır bîgâne gönlünü mahrem-i visâl-i yâr eder
Âlemdeki herşey aşktan ibarettir ey Hulûsî! Kayıtsız gönlünü sevgilinin vuslatına mahrem kılan yine aşktır.
XVI. yüzyılın büyük dîvân şâiri Fuzûlî'nin
İlm kesbiyle pâye-i rif'at
Arzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak
dörtlüğünde dile getirilen hakikat¸ Hulûsî Efendi'nin diliyle ve üslûbuyla çağımız insanının dikkatine yeniden sunulmaktadır.
Kâinattaki her şey aşk olunca¸ mihverde aşk bulununca sevgiliye kayıtsız kalmak¸ ona ilgi duymamak mümkün müdür? Aşkla kalpler vuslat için çarpacak¸ gönül sevgiliye kavuşma arzusuyla yanıp tutuşacaktır.
12. Sensin bu hüsn-i aşkdan murâd ey nigâr
Sensiz hüsn ü aşka kim i'tibâr eder
Ey sevgili! Aşkın bu güzelliğinden murad olan sensin. Sensiz güzelliği de aşkı da kim ne etsin?!
Burada baştan sonra bahsi geçen aşk elbette ilâhî olan aşktır. Allah aşkıdır. Sonlu olan güzellikler¸ bir yönüyle hep eksik kalacak insanoğlunu tatmin etmeyecektir. Aslolan gerçek güzellikleri¸ ebedî ve mükemmel olan güzellikleri sevmektir. Bunun dışında sevilenler ise sadece O'nun rızası dahilinde sevilmeli¸ O'nun için sevilmelidir.
Ne mutlu Allah için sevenlere!
Abdülmecit İSLAMOĞLU
Yazar"Yüce yaratıcıya îmân eden herkes¸ Hâkimler hâkiminin hiç kimseye zulmetmeyeceğini bilir. Ve yine bilir ki "Allah mü'minlerin dostudur." Dosttan gelenin ise baş göz üstünde...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU
"Nefsini/kendini bilen Rabbini bilir." gerçeğinden yola çıkan es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi¸ "nedir" redifli aşağıdaki manzumesiyle¸ insanın anlam arayışına dikkat çekm...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
"Gönül vuslata ersin; cân¸ cânâna kavuşsun. Her istediğin olsun. Dikenler bile gül bahçesinin gülleri olsun."Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)'nin Dîvân'ında vurgulanan önemli konulardan b...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU