Anadolu’yu İrfan Merkezi Haline Getiren Gönül Eri: HACI BAYRAM-I VELÎ (k.s.)
Asıl adı Numan b. Ahmed b. Mahmud olan ve halk arasında Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), Ankara’nın Solfasıl köyünde, genel kabule göre,[i] 1350 yılında dünyaya gelmiştir.[ii] Ailesi hakkında detaylı bilgi bulunmayan Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), genç yaşta ilim tahsiline başlamış, yaşadığı dönemdeki müspet ve dinî ilimleri tahsil etmiştir. Kendisi Ankara Kara Medresesi ve Bursa’daki Çelebi Sultan Mehmed Medresesi’nde müderrislik yapmıştır.[iii] 1392 yılına kadar Kara Medrese’de müderrislik yapan Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), kendisini yoluna davet eden, halk arasında Somuncu Baba olarak tanınan, kabri Darende’de bulunan ve o günlerde Kayseri’de ikamet eden Hamidddün-i Velî (k.s.)’ye intisap etmiştir. Üstadıyla birlikte 1394 yılında Bursa’ya giden Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), 1397 yılına kadar buradaki Çelebi Sultan Mehmed Medresesi’nde müderrislik görevini devam ettirmiştir.[iv] Bursa Ulu Camii’nin açılışında ilk Cuma hutbesini okuyan ve namazı kıldıran Somuncu Baba (k.s.), istemediği bir şöhret kıskacının içerisinde kendisini bulmuştur. Razı olmadığı bu halden kurtulmak için yollara düşen Somuncu Baba (k.s.), müridi Hacı Bayram-ı Velî (k.s.) ile birlikte çeşitli yerleri ziyaret ettikten sonra Şam üzerinden Medine-i Münevvere’ye oradan da Mekke-i Mükerreme’ye giderek hac farizasını eda etmiştir.[v] Üstadının 1412’de vefatı üzerine memleketi Ankara’ya dönen Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), vefatına kadar (1429’a kadar) burada irşat ile meşgul olmuştur.[vi] Yapılan tespitlere göre Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), Ahmed Baba, Ethem Baba, Baba Sultan, İbrahim ve Ali olmak üzere beş erkek, birisinin adı Hayrünnisa olan ikisinin ismi tespit edilemeyen üç kız olmak üzere sekiz çocuk sahibidir.[vii] Orta Anadolu’dan Dünyaya Yayılan Manevî Işık: Hacı Bayram-ı Velî (k.s.) ve Gönül Dünyamızdaki Yeri Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), medrese kökenli bir sûfî olarak dönemini ilmî, siyasî, ekonomik ve manevî çehreleriyle iyi okuyabilmiş bir eylem insanıdır. Adına nispet edilen Bayramiyye Tarikatı’nın Ankara başta olmak üzere Kalecik, Çorum, İstanbul, Larende (Karaman), Darende, Bolu, Balıkesir, Bursa, Gelibolu, Kütahya, Göynük, İznik, Aksaray gibi Anadolu’nun birçok yerinde yayıldığı bilgisi onun hayatı doğru okuma konusundaki başarısının bir göstergesi olarak düşünülebilir.[viii] Onun yolu Göynüklü Bıçakçı Ömer Dede vasıtasıyla Belgrad ve Peşte'ye; Bosnalı Şeyh Abdullah Efendi'yle de Suûdî Arabistan'a kadar yayılmıştır.[ix] Hacı Bayram-ı Velî (k.s.), Allah ve peygamber sevgisi, ihlas, nefs mücadelesi, ruhî terakki, zikir, sohbet, helal kazanç ve dinin zahirine olan sadakat gibi ilkeler üzerine inşa ettiği tasavvufî düşüncesiyle kısa sürede ilmî çevreler, idareciler ve halkın dikkatini çekmiştir.[x] II. Murad’ın daveti üzerine Edirne’ye giden Hacı Bayram-ı Velî, yolda Ahmed-i Bican ve Yazıcıoğlu Muhammed kardeşlerin irşadına muvafık olmuş, Edirne’de sultandan gördüğü ilgi üzerine Eski Camii’de vaazlar vermiş, sultanın girişimleriyle onun adına birçok vakıf ve zaviye yapılmış yine Hacı Bayram-ı Velî’nin (k.s.) adı birçok mahalleye verilmiştir.[xi] Akşemseddin, Yazıcıoğlu Muhammed, Yazıcıoğlu Ahmed Bîcan, Şeyh Salahaddin, Germiyanoğlu Şeyhi, Molla Zeyrek, Eşrefoğlu Rumî, Baba Nahhâsî-i Ankaravî (Bakırcı), Akbıyık Meczûb Sultan (Tüccar), Şeyh Emir Sikkinî Ömer Dede, Şeyh Lütfullah, Şeyh Yusuf Hakikî, İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Şeyh Ulvan Şirazî, Kemal Halvetî (Kemal Ummî), Abdülkadir Isfehanî, Ahmed Baba ve Şeyh Muslihiddin Halife gibi birçok isme hilafet veren Hacı Bayram-ı Velî’nin (k.s.) gönül imarı konusunda da bereketli bir hayat yaşadığı zikredilen isimlerden anlaşılmaktadır.[xii] Hacı Bayram-ı Velî’nin (k.s.) hayatı boyunca sözleri ve uygulamalarıyla haykırdığı bir gerçek daha vardır ki, o da elinin emeğiyle helalinden elde edilen kazançla geçimini sağlamanın ve insanların ihtiyaçlarını bu temiz mal ile gidermenin maddî ve manevî sahadaki önemidir. Kendileri, üstadı Hamidüddin-i Velî (k.s.)’nin ekmek yapıp satarak el emeği ile geçinmesini kendisine mihman edinerek hayatı boyunca emeğiyle elde ettiği birikimle geçimini sağlamış ve insanlara bu helal ve temiz olan kazancı ile destek olmuştur. Bu manada onun çiftçilik ve ziraatla meşgul olması[xiii] ve müritlerini meslek edinmeleri konusunda gayretlendirmesi, mesajının halk arasında etkin bir şekilde karşılık bulmasına zemin hazırlamıştır. Onun bu teşvikleri neticesinde sevenleri/müritleri arasında; değirmenci, bakırcı, nalbant, ev ustası, koyun tüccarı, çiftçi, ziraatçı, ayakkabıcı, yüncü, yemenici vs. gibi her türden meslek sahibi yer almıştır.[xiv] Hacı Bayram-ı Velî’yi (k.s.) farklı kılan en önemli özelliklerinden birisi de zahirî ilim ve tasavvufu birleştirmiş olmasıdır.[xv] Bir başka ifadeyle bu gönül insanı, tasavvufî zümrelerde ilmî gayretin nasıl olması gerektiği konusunu da bir formata bağlamıştır. O, gerek sabah ve yatsı namazlarından sonra kurulan zikir meclislerinde gerekse öğle namazından önce ve sonra yaptığı tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, hatta felsefe gibi derslerle önemli bir eğitim faaliyeti yürütmüştür.[xvi] Kendisinin Türkçeye verdiği önem ise içerisinde yaşadığı topluma mesajlarını ulaştırma ve millî değerlerine sahip çıkma gibi yönlerden kendisini diğer tarikatlara da örnek bir şahsiyet kılmıştır. Hacı Bayram Velî’nin sağlığında Fahreddin-i Irakî’nin Farsça kaleme aldığı Lemeat adlı eseri Türkçeye tercüme etmesi için halifelerinden İnce Bedreddin’i görevlendirmesi, Saadeddin Mahmud Şebüsterî’nin Gülşen-i Râz adlı eserinin Türkçeye tercüme edilmesinin halifelerinden Ulvan Şirazî tarafından yapılması, onun Türk kültürüne sağladığı katkıyı ortaya koyan önemli örneklerdir.[xvii] Hacı Bayram-ı Velî’yi hoşgörü ve sevgi timsali yapan bir diğer hususta onun tasavvufî sistemin istismar edilmesinin önüne geçme gayretidir. Bir başka ifadeyle sûfîlerin taassup sahibi, bencil kimseler olduğu yönündeki kabulü yıkıp, onların sevgi ve hoşgörü temeli üzerine bina ettikleri hayat anlayışlarını çeşitli uygulamalarıyla gözler önüne serme çabası onu farklı kılan bir başka özelliğidir. Sözgelimi, farklı bir tarikata mensup olmasına rağmen Emir Buharî (k.s.) ile kurduğu yakın dostluk, onun cenazesine Ankara’dan Bursa’ya giderek iştirak etmesi, cenaze işleriyle bizzat meşgul olması ve damadı Eşrefoğlu Rûmî’yi Abdülkadir-i Geylanî’nin torunlarından bir mürşid-i kâmile yönlendirerek aşk ateşinin teskin olmasına önayak olması sûfîlerin pervaneler gibi hakikat peşinde koşan kimseler olduğunu gösteren numuneler olarak tarihteki yerlerini almışlardır.[xviii] Bu büyük gönül insanı, devlet erkânıyla gönül ehlinin ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini de göstermiştir. Hacı Bayram Velî (k.s.)’nin devlet merkezine gitmesi, hem onun saygı görmesine, hem de Bayramiyye’nin sünnî Müslüman karakterli, devletine bağlı ve doğu sınırları açısından halk arasında oluşturduğu birlik ile önemli bir siyasî denge sağladığını ortaya koymuştur.[xix] Hacı Bayram-ı Velî (k.s.)’nin bu adımı gizli kapaklı/esrarengiz bir yapılanmayı değil şeffaf, ne yaptığının farkında olan ve hizmetlerini açıkça ifa eden bir anlayışla yolunu sürdürdüğünü ve bu anlayışla sûfî zümrelerin her türlü itham, önyargı ve suçlamadan kurtulması gerektiğini öngördüğünü anlamaktayız. Musiki sahasında da Hacı Bayram-ı Velî (k.s.)’nin müstesna bir yeri vardır. Sa’deddin Nüzhet Ergun’un tespitine göre Anadolu Türkleri arasında ilk dinî eser bestekârı olarak bilinen Hacı Bayram-ı Velî (k.s.)’dir. Kendisi yazdığı bazı şiirlerini bestelemiştir. Bilhassa Yunus Emre’nin şiirlerine besteler yaptığı ve bunları müritlerine öğrettiği yönündeki rivayetler,[xx] onun ruh inceliğini ve sanatçı kişiliğini gözler önüne sermesi bakımından önemli örneklerdir. Onun musiki konusundaki kabiliyeti ve bu birikimiyle olaylara bakışı, İslâmî bakış çerçevesinde sûfîlerin sanatın her türlüsü ile meşgul olmaları ve bu sayede hayatın anlam serencamı içerisinde ince sezgilere sahip olarak yol olması gerektiği yönündeki tavrını net bir şekilde [i] Onun doğum tarihini 1352 olarak da nakledenler vardır. Bursalı Mehmed Tahir, Hacı Bayram-ı Velî, İstanbul 1341, s.3. Fuad Bayramoğlu ise vefat yaşından hareketle 1350 yılında dünyaya geldiğini ileri sürmüştür. Fuat Bayramoğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Yaşamı, Soyu, Vakfı, c.I, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1983, s.14. [ii] Lamiî Çelebî, Nefehâtü’l-üns Tercümesi, İstanbul 1289, s.684; Harîrîzâde Kemaleddin, Tibyânu vesâili’l-hakâik fî beyani selâsili’t-tarâik, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, no:430-432, c.I, vr.171b; Mehmed Mecdî Efendi, Terceme-i Şakâyık-ı Nu’mâniyye, Matbaa-i Amire, İstanbul 1269, s.77; Sarı Abdullah Efendi, Semerâtü’l-fuâd fî’l-mebdei ve’l-meâd, Matbaa-i Amire, İstanbul 1288, s.233. [iii] Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî ve Tasavvuf Anlayışı, Altındağ Belediyesi Kültür Yay., Ankara 2002, s.40; Harîrîzâde, Tibyân, c.I, vr.171b; Mecdî Efendi, Terceme-i Şakâyık-ı Nu’mâniyye, s.77; Mehmed Ali Aynî, Hacı Bayram Veli, İstanbul 1343, s.50. [iv] Lamiî Çelebî, Nefehâtü’l-üns Tercümesi, s.684; Mecdî Efendi, Terceme-i Şakâyık-ı Nu’mâniyye, s.77; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ-yı Ebrâr fî Şerhi Esmâr-ı Esrâr, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, no: 2307-2309, c.II, s.254; Şahin, Kâmil, ‘Hacı Bayrâm Velî’nin Müderrisliği ve Melike Hatun Medresesi’, Hacı Bayrâm Velî Sempozyumu Bildirileri, Ankara 8-9 Mart 1990, s.123. [v] Harîrîzâde, Tibyân, c.I, vr.172a; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c.II, s.254; Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, s.50. [vi] Harîrîzâde, Tibyân, c.I, vr.171b; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c.II, s.258; Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, s.68. [vii] Bayramoğlu, Hacı Bayram-ı Velî, I, 85; Nihat Azamat, ‘Hacı Bayrâm-ı Velî’, İA, c. XIV, s.443. [viii] Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, s.56. [ix] Aynî, Hacı Bayram Velî, s.163. [x] Onun kısa bir sürede geniş bir tesir halkasına sahip olmasında tevazu içerisindeki yaşamının etkili olduğu söylenmiştir. Mehmet Akkuş, ‘Hacı Bayram-ı Velî’nîn Hayatı, Tasavvuf Anlayışı ve Hakkında Yayınlanmamış Medhiyeler’, s.162. [xi] Hasan Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdâyî ve Celvetiyye Tarikatı, Erkam Yay., Ankara 1990, s.171; Sarı Abdullah, Semerâtü’l-fuâd, s.236-7; Bayramoğlu, Hacı Bayram-ı Velî, c.I, s.27. [xii] Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, s.84. [xiii] Onun el emeğiyle geçimini sağlamasına dair bilgi kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır: ‘Kendi kedd-i yenıîniyle eküb biçdiği burçakla tayyüş idüb, ağaryâdan topladığı sadakaları erbâb-ı fakr u ihtiyâca tevdi etmeyi itiyâd idinmlşler idi.’ Hüseyin Vassâf. Sefine-i Evliyâ-yı Ebrâr Şerh-i Esmsr-ı Esrâr, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, No: 2305-2309, s.257. [xiv] Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdâyî, s.171. [xv] Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, s.335. [xvi] Cevdet Kılıç, ‘Hacı Bayram Velî’de İnsanın Ontolojik Varlığı ve Olgunlaşması Süreci’, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Sayı: XVI, Ankara 2006, s.42. [xvii] Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c.II, s.264. [xviii] Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, TDV Yay., Ankara 2006, s.20. [xix] Kadir Özköse, ‘Hacı Bayram Velî ve Yaşadığı Döneme Tesiri’, Tasavvuf: İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, Sayı: XII, Ankara 2004, s.54; Hamdi Kızıler, ‘Osmanlılarda İlk Yerel Manevî Oluşum: Hacı Bayram Velî ve Bayramiyye Ekolünün Anadolu’ya Etkisi’, OTAM, Sayı: XXXII, (Güz 2012), s.78. [xx] S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1942, c.I, s.14.
Fatih ÇINAR
YazarŞemseddîn-i Sivâsî’nin Darende’de Açan Gülü:Somuncu Baba Ahfâdından Muhyiddîn-i Darendevîİslâm tarihindeki üç meşhur Şems’ten biri olarak kabul edilen Şemseddîn-i Sivâsî (öl. 1006/1597), Halvetiyye Ta...
Yazar: Fatih ÇINAR
1081 yılında Bizans tahtına çıkan Alexios, Selçuklu ve Peçenek Türklerinin akınları karşısında çaresiz kalmıştı. ”Bizans imparatoru I. Alexios Komnenos, 4 Nisan 1081 tarihinde tahta çıktığında imparat...
Yazar: Resul KESENCELİ
20 Mart 1725’de İstanbul’da dünyaya gözlerini açtı. Babası Sultan III. Ahmed, annesi Rabia Şermi Sultan’dı. Sultan III. Mustafa’nın da kardeşiydi. Çocukluk ve gençlik döneminin önceki şehzadelerden pe...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Darendeli Osman Hulûsi Efendi’nin Ağabeyi Ahmet Nûri Efendi’nin Kültürel MuhîtiAnadolu’nun yakın tarihinde ilmî gayretleri, vakıf hizmetleri ve gönüller ihyâ eden adımları ile derin izler bırakan isim...
Yazar: Fatih ÇINAR