ALKOL VE UYUŞTURUCU KULLANMANIN ZARARLARI
İslam dininin insana ilişkin gayesi¸ şu beş şeyi korumak olarak belirlenmiştir.
İslam dininin insana ilişkin gayesi¸ şu beş şeyi korumak olarak belirlenmiştir. Bunlar¸ dini korumak¸ aklı korumak¸ nesli korumak¸ bedeni ve nefsi korumak¸ malı korumaktır. Aynı zamanda dinimize göre insan şerefli ve seçkin bir yaratıktır. Dünyayı şekillendiren ve değerlendiren¸ erdemi yaşatan bizzat insandır. Bu nedenle dinimiz bu beş şeyi korumayı engelleyen her şeyi yasaklamıştır.Eski tarihlerden beri insanlar¸ bazen kederden¸ bazen keyiften¸ daima bir sebep bahane edilerek ve giderek alışkanlık yaptığı için sebep bulmaya bile gerek duyulmadan kullanılan alkollü içkiler ve uyuşturucular da¸ dinimizin bu beş şeyi korumaya dönük temel gayesine ters düşer. Bu yüzden dinimiz¸ bunları yasaklamıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:
“Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoşluk veren şeyler¸ şans oyunları¸ putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak¸ şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir. O halde¸ onlardan kaçının ki¸ mutluluğa eresiniz. Şeytan sarhoşluk verici şeyler ve şans oyunları ile sadece aranıza düşmanlık ve nefret sokmaya ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymaya çalışır. O halde¸ artık hâlâ vazgeçmeyecek misiniz?” (Maide Suresi¸ 90-91)
Bir başka ayette de: “Kendinizi¸ kendi ellerinizle tehlikeye atmayın” buyurulmaktadır. Alkol ve uyuşturucu gibi zararlı maddeler kullanıldığında¸ insanın beden sağlığı ve aklı tehlikeye atılmakta¸ nesli de bozulmaktadır. Ayrıca alkol ve uyuşturucu kullanmak¸ geçici olarak insanın aklını ve bilincini kaybetmesine yol açtığı için¸ her türlü kötülüğe de yol açar. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “İçkiden sakınınız; çünkü içki her türlü kötülüğün anasıdır” buyurur.
Dinimiz¸ aynı zamanda insanların beden sağlıklarını korumalarını da emreder. Bu anlamda Peygamberimiz (s.a.v.): “hastalık gelmeden önce¸ sağlığın kıymetini biliniz” buyurur; ancak alkol ve uyuşturucu kullananlar¸ sağlığının kıymetini bilmeyen kimselerdir. Çünkü alkol ve uyuşturucunun¸ insanın beden sağlığı için¸ sayısız zararları vardır. Bunların başlıcaları¸ sinir sistemi bozuklukları¸ karaciğer sirozu¸ damar sertliği gibi hastalıklardır. Ayrıca¸ uyuşturucu kullananlarda ruhi dengesizlikler ve erken bunamaların görülmesi söz konusudur.
Özetle¸ insanın¸ erdemli¸ onurlu ve şerefli bir varlık olarak yaşamasını öngören dinimiz¸ bütün bu saydığımız ve daha sayamadığımız nedenlerle alkollü içkileri ve uyuşturucuyu yasak etmiştir.
Bütün bu söylediklerimizin defalarca anlatılmasına karşın¸ yine de alkol ve uyuşturucu kullanmanın toplumumuzda beklenen şekilde azalmaması¸ üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konudur. Gerçekten nasıl oluyor da¸ zararları bunca anlatılmasına karşın insanlar¸ alkol ve uyuşturucu madde kullanmaya devam ediyor? Problemin kaynağı ve çözümü nedir? Dahası insanları bunları kullanmaya götüren bu derece güçlü nedenler neler olabilir?
Sigara başta olmak üzere alkol ve uyuşturucu madde alışkanlığı çoğunlukla ergenlik döneminde başlar. Genel olarak gençler¸ özdeşleşme sürecinde büyüklere benzemek¸ onlar gibi olmak eğilimiyle¸ arkadaş etkisi¸ güvensizlik¸ merak¸ özenti¸ taklit¸ ilgisizlik gibi nedenlerle bunları kullanmak isterler. Bütün bu nedenler¸ sağlıklı bir ortamda¸ örnek davranışlar ve manevi desteklerle çözümlenemezlerse¸ alkol ve uyuşturucu kullanımının zararlarını sırf anlatmak ve bu konuda toplumu bilgilendirmek sorunun çözümünde yeterli olmaz. Alkol ve uyuşturucu kullanımını azaltmak için¸ sorumlulukları ölçüsünde tüm toplum kendine düşeni yapmak zorundadır. Dinimiz¸ sağlıklı bir birey ve sağlıklı bir toplum için herkese sorumluluklar yükler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) herkesin¸ bir çoban gibi¸ kendi yetki ve etki alanındaki kimselere karşı¸ yapabileceği şeyleri yapması gerektiğini belirterek şöyle buyurmuştur: “Hepiniz bir yerde çobansınız ve yetki ve etki alanınızdaki kimselerden sorumlusunuz”.
O halde kendimize¸ sorumluluğumuzun gereğini ne oranda yerine getirdiğimizi sormalıyız. Bunu yapmak hem dinimize¸ toplumumuza ve hatta tüm insanlığa karşı bir görevdir. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) “Öldükten sonra sorgulanmadan önce kendi kendinizi sorgulayınız” buyurarak¸ bizi görevlerimizi yerine getirmeye teşvik etmiştir.
Ruh ve bedenen sağlıklı ve dinamik bireylerden oluşmuş bir toplum yapısı istiyorsak¸ herkes kendine düşeni yapmak zorundadır. Özellikle yarınlarımızı emanet edeceğimiz gençlerimizle¸ sevgiyle ilgilenerek¸ onlara örnek davranışlar sergileyerek¸ onları alkol ve uyuşturucudan uzak tutmalıyız. Bu anlamda¸ anne- babalar¸ öğretmenler¸ din görevlileri¸ aydınlar¸ ilim adamları¸ gençler için model oluşturan sanatçı¸ sporcu ve diğer ünlü şahsiyetler¸ yani sorumluluk sahibi herkeş sorumluluklarının bilincinde olmalıdırlar. Ayrıca televizyon ve radyo gibi kitle-iletişim araçları da gördükleri işlev açısından son derece önemlidirler. Bütün bu sorumluluk taşıyan birey ve kurumlar¸ toplumdaki her bir bireye ve özellikle de gençlere¸ bizi birey ve toplum olarak ayakta tutan değerlerimizi kazandırmaya çalışmalıdırlar. Bunu da öncelikle¸ örnek davranışlar ve destekleyici olarak bilgilendirerek yapmak gerekmektedir. Bu yapılmadığında insanların¸ kendilerine ve çevrelerine zarar verecek davranışlarda bulunmalarını engellemek oldukça güçtür; çünkü hayatın değerini anlamayı sağlayacak olan manevi değerler kazanılmadığında insanlar¸ iyiye ve güzele yönelmek yerine¸ boşluğa ve depresyona itilmektedirler. Böyle bir insanın¸ anlamsız bulduğu hayatı aşmak için başvurduğu en kısa yol¸ maalesef¸ teselli bulacağını düşündüğü¸ içki ve uyuşturucu olmaktadır.
O halde¸ öncelikle topluma karşı daha büyük sorumluluğu olan kişi ve kurumlardan başlamak üzere¸ her birimiz kendimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeliyiz. Özellikle taklit ve özdeşleşme çağındaki gençlerin¸ sözlerden çok davranışlardan etkileneceği gerçeğinden hareketle¸ eğiticiler¸ sanatçı¸ sporcu v.b. sorumluluk taşıyan herkeş topluma olumlu örnek olmaya çalışmalıdır.
Mustafa Doğan KARACOŞKUN
YazarOsmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Aile¸ çocuğun dini gelişiminde¸ en fazla etkiye sahiptir.Aile¸ çocuğun dini gelişiminde¸ en fazla etkiye sahiptir. Birey¸ diğer tüm davranışlarının şekillenmesinde olduğu gibi¸ Allah inancı ve diğer d...
Yazar: Mustafa Doğan KARACOŞKUN
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
“Namaz esnasında¸ hele toplu olarak kılınıyorsa¸ bu duygu yoğunluğu zirveye ulaşır ve namazdan alınan haz ve mutluluğu arttırır.” “Namaz esnasında¸ hele toplu olara...
Yazar: Mustafa Doğan KARACOŞKUN