AİLENİN TEMELİ “KADIN”
İslâm dini kadını erkekle aynı çağrının muhatabı saymış; ona tam bir hak ve vazife ehliyeti getirmiştir. Birey olarak kadınlara toplumda kimliklerini ortaya koyabilme şansını tanımış, kadın-erkek her ferde toplumsal sorumluluklarını bu surette gerçekleştirebilme imkânı sağlamıştır. İslâm öncesi dönemlerde birçok sahada aşağı kabul edilip tüm kötülüklerin kaynağı hatta Hz. Âdem’in cennetten kovulmasının müsebbibi sayılan, bin bir türlü kötü muameleye maruz kalan kadını yükseltmek suretiyle erkeğin seviyesine çıkarmış ve ona eş yapmıştır. Cennetten kovulma meselesinde Kur’an, tahrif edilmiş diğer dinlerin aksine, Hz. Âdem ile Havva’nın her ikisinin birden şeytan tarafından aldatılarak yasak ağacın meyvesinden yedirildiği ve böylece cennetten kovulmalarına sebep olduğu açıklamasını getirir. Bazı ayetlerde ise yapılan hata, sadece Hz. Âdem’e isnad edilmiştir. Yine Kur’an, Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın yapmış oldukları bu hatadan dolayı beraberce Allah’a tevbe ettiklerini ve tevbelerinin birlikte kabul edildiğini beyan etmiştir. Dolayısıyla Hz. Âdem’i kandırması sebebiyle Hz. Havva’nın cihetinde kadınların lanetlenmesinin gerekçesi asılsız gibi görünmektedir. Nitekim iddia edildiği gibi “Hz. Havva’nın kandırması” söz konusu olsa dahi, onların af dilemeleri ve bağışlanmaları tekrar tekrar suçlanmalarını önleyici bir sebeptir ki böyle olmasaydı dahi bu suç tüm kadınlara atfedilemezdi. Yaratılış, itikad, vicdan hürriyeti ve ahiret hayatı bakımından kadının İslâm’daki yerini belirtirken şunu da dile getirmek gerekir ki; Kur’an-ı Kerim’de “Nisa” (kadın) isimli müstakil bir surenin olması, Hz. İsa’nın annesine atfen “Meryem” Suresi’nin bulunması ayrıca Hz. Musa ile Hz. İsa’nın validelerine çok derin anlamlı, nazik ve duyarlı hitaplar yapılması, İslâm’ın kadına verdiği değeri gözler önüne seren örneklerdir. Ayet-i kerimelerde, daha dünyaya gözlerini açar açmaz, sırf kız olması sebebiyle onu hor gören hatta diri diri toprağa gömen erkek zümresi kınanmıştır. Kızları insan yerine koymayan Arap zihniyetine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle hitap eder: “Kimin bir kız çocuğu olur, onu (diri diri) gömmez, hor ve hakir görmez ve oğlan çocuğunu ona tercih etmezse, Allah bu kız çocuğu sebebiyle onu cennetine koyar.”1 Ayrıca O, kendi fiilleriyle bu aşırı nefrete muhaliflik sergiler; kızların ne kadar değerli olduğuna vurgu yapar. Şöyle ki O’nun tıpkı erkek torunlarını taşıdığı gibi kız torunu olan Ümame’yi de omuzları üstünde zaman zaman mescide götürdüğü, o sırtındayken namaz kıldığı, ilk dönem kaynaklarınca rivayet edilmektedir. Toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin temelini oluşturan kadının, yine bu ailenin sağlam temeller üzerinde oturtulması yönündeki rolü göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. “Beşiği sallayan el, dünyayı sallar.” sözü toplum içerisinde kadının oldukça fazla rol taşıdığını aynı zamanda onun hayatî ehemmiyetini ifade eder niteliktedir. O sebepten İslâm dini kadını, aile nokta-i nazarında mübarek ve şerefli kılmıştır. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, kadının toplum içerisindeki konumunu yüceltmek için beyan ettiği “Cennet, annelerin ayakları altındadır.”2 hadisini hatırlatmak yerinde ve tabii olacaktır. O Yüce Peygamber (s.a.v.) bu itibarla, kız olsun erkek olsun insanı doğuran, sonra da onu en büyük fedakârlıklarla büyütüp terbiye eden kişiye saygı göstermemizi emretmektedir.
Hatice AKKAYA
YazarManevî fetih için yollara düşen erenler... Onlar şehirlerden önce gönüllere girenler... İşte o büyüklerden biri, Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri’nin gül kokulu ailesi de Muhammedî esintilerle Horasan’dan...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Âlime Hüma Hatun, Sultan II. Murad’ın eşi, geleceğin Fatih’i Sultan Mehmed’in annesidir. Esas adı Hatice Âlime Hüma Hatun olup, Kastamonu’nun Devrekâni ilçesinde doğmuştur. Hüma Hatun isminin, Acem ef...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Kişiyi ahiret yurduna kavuşturacak olan hayat yolundaki imtihanı beraber aşabilmek, sorunlara birlikte göğüs gerip mutluluğu beraber yaşayabilmek, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine mazhar olup insan...
Yazar: Hatice AKKAYA
Uyku tıbbı, tüm dünyada göreceli olarak yeni bir bilim dalıdır. Ayrıntılı uyku araştırmalarının başlaması, önce uykunun yapısı ve evrelerinin, sonra da hastalıklarının tanınması yaklaşık olarak 50 yıl...
Yazar: Nesibe AYDIN