AİLEDE VE ÇOCUK EĞİTİMİNDE ŞİDDET
Şiddet; baskı yapmak, baskı altına almak, zor kullanmak, zorbalıkla ve güç kullanımı ile muhatabı etkisiz hale getirmeye çalışmaktır. Şiddetin farklı uygulamalarına şahit olmaktayız: Fiziksel Şiddet: Güç kullanmak, dayak atmak, darp etmek vb. şekillerde sürdürülen şiddettir. Dayak, bir şeye kızan ve öfkesi biriken kişinin içindeki kızgınlığı kaba kuvvete başvurarak tahliye etmesidir. Dayak, bir eğitim metodu değildir. Eğitici bir faydası da görülmemiştir. Dayakla hizaya getirilen kişi korktuğu için, uygun görülmeyen hareketi bir süre yapmaz. Şiddet gören kişi uygunsuz hareketten vazgeçme konusunda ikna olmamıştır ve uygun bir ortam bulunca hareketine devam edecektir. Dayak, kişide psikolojik travmalara da yol açabilir. Dayak yiyenin dayak atana saygısı kalmaz, dolayısı ile daha sonraki öğütleri de fayda vermez. Bu kısır döngüye bir yerde son vermek gerekir. Fiziksel şiddet gören birinde iki aşırı tavır görülür: 1- Saldırganlık, 2- İçine kapanma. Şiddet uygulama alışkanlığı olanlar; 1- Derin bir nefes alarak, 2- Konuyu değiştirerek, 3- Gergin ortamı terk ederek ya da çocuğu o ortamdan uzaklaştırarak olumsuz durumu soğukkanlılıkla geçiştirmeye ve öfkesini kontrol etmeye çalışmalıdır. Ya sabır, hasbünallah, la havle vela kuvvete illa billah, denilerek de öfke kontrolü yapılabilir. Peygamberimiz (sav.) sinirlenince abdest almayı tavsiye etmiştir. Sözel Şiddet: Bağırmak, korkutmak, hakaret etmek, sen adam olmazsın demek, aşağılamak, küfürlü sözler sarf etmek, sık sık sorgulamak, sıkıştırmak, suçlamak, eleştirmek, yaptığı iyi işleri hafife almak, başkaları ile kıyaslamak, ben senin yaşındayken diye başlayan sözler... Küsmek, sevmediğini söylemek, duygu sömürüsü yapmak (Siz beni hasta ettiniz, ben ölsem de sizden kurtulsam, değerimi ben ölünce anlarsınız vb. sözler…), yapılan iyilikleri, masrafları sık sık hatırlatıp bir nevi başa kakmak... Çocuk elbette ebeveynin otoritesini bilmeli, yanlış bir söz ve hareketin kabul görmeyeceğini ve kendisini zor durumda bırakacağını öğrenmelidir. Ebeveyn, yanlış hareketi yapıcı bir üslupla eleştirmelidir. Ebeveyn, dolaylı olarak, sen benim için değerlisin ama bu hareketini onaylamıyorum, mesajını vermelidir. Kardeşler arasında ayrım, birine başarısından dolayı aşırı ilgi gösterip, “Sen de adam ol, kardeşin gibi çalış da seni de seveyim.” demek... Bu durum, kardeşler arası kıskançlığa ve kavgaya sebep olacaktır. Eskiden kişi, toplum ve devletlerarası problem çözme yöntemi olarak çoğunlukla kavga ve savaşa başvurulurdu. Kavga ve savaşta üstün gelen, karşı tarafı etkisiz hale getirerek sorunu bir süreliğine çözmüş olurdu. Bu yaklaşım, kültürümüze de yansımıştır: “Dayak cennetten çıkma.” “Kızını dövmeyen dizini döver, oğlunu dövmeyen kesesini döver.” “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.” Bu tür sözler o günün anlayışı çerçevesinde hüsnü kabul görmüş olabilir ancak günümüz insanı, bilgi, görgü ve anlayış bakımından daha insani bir düzeye gelmiştir. Günümüz şartlarında şiddeti makul ve meşru gösterme imkânı kalmamıştır.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazarİslam dini, insanların hem aklına hem de gönlüne hitap eder. Davette, gönül dilini kullanır. İslam’ın mesajı gönüllere hitap eder, zira imanın mahalli kalptir. İnsanlar, dinini dili ile ikrar ederler,...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Medeniyet; bir milletin ya da milletlerin, kendi bilgi ve kültürleri yanında diğer milletlerin bilgi ve kültürlerinden de istifade ederek, bilgi ve düşüncede, hayatın her alanında, sanat, edebiyat, za...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
İnsanlar dünyaya ümmî olarak gelirler. Yani insanlar annelerinden doğduğunda bedenleri çıplak, beyinleri ve kalpleri saf, yalın, arı ve duru bir haldedir. İnsan, fıtratında yer alan hem iyiye hem de k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
İnsanın iç dünyası iyi ve kötü duyguların harmanlandığı bir yerdir. Orada her şey barınır, tıpkı orman gibi. Eğer bir şahıs iyi bir eğitim ve öğretim görmüşse iyi duygularını, aldığı eğitim yeterli ve...
Yazar: Hanife IŞIK