06-10 Şubat 2023 Deprem Günlüğü
06.02.2023, Saat: 04.17, Yer Darende…
Büyük bir zelzele ile uyandık. Bu arada Malatya, Gaziantep, Kilis, K. Maraş ve Elbistan’daki yakınlarımızı ve dostlarımızı arayarak depremin nerelerde hissedildiğini, kimlerin etkilediğini anlamaya çalıştık. Tabii telefona cevap veremeyen bazı arkadaşların olması bizi hüzünlendirdi.
Abdest alarak tedbir amaçlı evden dışarı çıktık. Hava çok soğuktu. Gecenin karanlığı ile korkunun birleşmesi insanları her ne kadar ilk etapta endişeye sevk etmiş olsa da daha güvenli ve sığınılacak başka bir yer olmadığını düşünerek doğruca Şeyh Hamîd-i Velî Türbesi’nin bulunduğu Somuncu Baba Külliyesi’ne geldik.
Dilimizde duâ ve Kur’an, gönlümüzde yakarış, birkaç rekât namaz kılıp, caminin sıcak ortamında huzura kavuştuk. Bu arada internetten depremin nerede olduğunu, şiddetini, hangi illeri etkilediğini, zâyiâtın ne derece olduğunu merak ediyorduk.
Bizim gibi birçok arkadaşımız ve komşularımız da daha sabah namazına bir iki saat olmasına rağmen camiye geldiler. Her geçen dakika camideki arkadaşların sayısı artmaya başlamıştı. Hanım kardeşlerimiz bayan bölümünde, erkekler camide ibâdet, zikir ve duâ ile meşgul oluyor, Rabb’imize niyazda bulunuyorduk.
İlk etapta depremin etkisinin ve yıkım gücünün bu kadar büyük olduğunu tahmin edemedik. Telefon ve iletişim araçlarının pek sıhhatli çalışmadığı ortamlardan az bir bilgi alıp gönlümüzü rahatlatmak istiyorduk. Öğleye kadar Kahramanmaraş gibi illerden pek sıhhatli iletişim kurulamadı.
“Birlik Merkezi Camii Şerif Olmuştu”
Saat: 12.45’te öğle namazını cemaatle edâ edip, yüce Rabb’imize duâlar ettik. Namazdan çıkıp eve henüz girmiştik ki, ikinci bir zelzeleye yakalandık. 13.24’te bir dakika kadar şiddetli sarsıntıdan sonra korku ile tekrar kendimizi dışarı attık. Elbistan merkezli ikinci depremin olduğunu duyduk. Yüreklerimiz bir daha kavruldu.
Sabah erkenden yağmaya başlayan kar yeryüzüne rahmet saçıyordu, ama yeryüzü sükûna kavuşmamıştı. Dışarıda bir müddet bekledikten sonra, evlere girmenin çok tehlikeli olabileceği kanaati ile yine Somuncu Baba Külliyesi etrafında toplanmaya başladık.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Mütevelli Heyet Başkanı H. Hamideddin Ateş Efendi depremin ilk saatinden itibaren her türlü yardım organizasyonunun gerçekleşmesi için vakıf çalışanlarını, gönüllü ekipleri ve hayırseverleri teşvik ediyordu. “Camiye gidin duâ edin. Kur’an okuyun.” tavsiyesi üzerine artık birlik merkezi camii şerif olmuştu.
Çocuklar ve kadınlar soğuktan korunmak için cami içine girerken, erkekler acaba bir haber alabilir miyiz, depremzedeler için ne yapabilirizin yanında, camide birkaç gün kalmaya yönelik bir program dâhilinde barınma, yemek gibi ihtiyaçların organizasyonunu vakıf yetkililerimizle istişâre ettik.
Hızlı bir şekilde erkek ve kız yurtlarındaki battaniye ve yastıklar camiye nakledildi. Hamidiye Çarşısı’ndaki çay ocağı mutfak hâline getirildi. Sıcak çorba hemen kaynamaya başladı. İkindi vaktine doğru külliyede yaklaşık 500 kişi toplanmıştı. Hanımlar, hanımlar mescidinde, erkekler cami ve diğer müştemilat kısımlarında geceyi geçirecek yerlerini ayarlıyor, battaniye ve yastıklarını yan yana diziyorlardı.
Akşam namazında cami tamamen doldu. Namazdan sonra sıcak çorba ikram edildi. Yatsı namazından sonra herkes istirâhate çekildi ama artçı sarsıntılar devam ettiği için uyumak mümkün değildi. Allah’tan cami yapılırken temelleri fore kazık denen sistemle inşâ idilmiş, binası muhkem bir kale gibi yapılmıştı. Evlere ve diğer yapılara göre sarsıntının şiddeti daha az hissediliyordu.
Aldığımız haberlere göre on ilimiz ve ilçelerini etkileyen iki depremin yıkıcı gücü ocakları söndürmüş, emekleri yerle bir etmiş, hayalleri kırmıştı. Canı sağ kurtulanlar Allah’a şükrediyor, dünya malının boş olduğunu anladığını her konuşmalarında beyan ediyordu. Dün övünülen lüks araçlar ve evler, villalar insanların mezarı olmuştu. Binaların yerlere savrulduğu, beton blokların naif vücutları altına aldığı bir kütle hâlinde yığılı olan enkazlar kurtarma timlerini bekliyordu.
Devletimiz büyük bir seferberlik başlatarak, kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla önce sağ kalanları kurtarmak sonra da yaraları sarmak için ilk andan itibaren vatandaşın yanında oldu. Tabiî âfetin on ili ve büyük ilçeleri aşırı derece etkilemiş olması ilk günde müdâhale ve yardımların aksamasına sebep teşkil etmiş olsa da devletin ve sivil toplum kuruluşlarının seferber oluşu yaralara merhem oldu.
Biz de ilk günden itibaren Şeyh Hamîd-i Velî Hazretleri’nin gölgesinde yüzlerce kardeşimizle omuz omuza namaz kıldık, akşam olunca yan yana battaniyelerimizi üzerimize çekip uyumaya çalıştık. Artçı depremler her gece birkaç kez uykuları bölerken, çok etkilenen arkadaşların ânî tepkileri, korunma gayretleri, dışarı çıkıp içeri girme faaliyetleri gecenin karanlığını bölen hareketler olarak günlerce sürdü.
Caminin kapısı herkese açıktı. “Her canlıya hizmet” düsturuyla Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı’nın ulaşabildiği her köşeye yardımları götürme gayretine bizzat şâhit olduk. İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Karabük gibi şehirlerden temin edilen malzemeler lojistik merkezinde istiflenmesi, gerekiyorsa taksimat buradan yoksa doğrudan depremzedelere götürülerek bir an önce maksadına uygun olarak yerine ulaştırıldı.
07.02.2023 Salı günü Darende ve civarındaki arkadaş ve dostların eksiklerini ve hâllerini sormakla geçti. Mevcut imkânlarla gıda, yemek vb. yardımlar ilgililere ulaştırıldı. Bir yandan İstanbul ve diğer illerden malzemeler tırlara yüklenirken bir yandan yardımlar toparlanıp Darende, Malatya, Elbistan, K. Maraş noktalarına sevk ediliyordu.
“Şükür Canımız Sağ Devletimiz ve Vakfımız Yanımızda Hepsi Geçer”
08.02.2023 Çarşamba günü bin kişilik sıcak yemek ve acil giyim kuşam, battaniye, elektrik sobası gibi malzemelerle vakıftan birkaç arkadaşla Elbistan’a gittik. Şehri ilk gördüğümüzde içimiz cızz etti. Kim bilir insanların ne hayalleri, ne rüyaları vardı yerle bir olan enkazların altında.
Şehir sus pus olmuş, ses gelen, canlı emaresi olan bina ve enkazların başında kurtarma timleri çalışmalar yapıyordu. Yardım getiren araçlarla makine ve teçhizat taşıyan büyük kamyonların çokluğundan trafik ilerlemiyordu. Bazı binalar ana yola devrildiğinden tâlî yollardan trafik zorla ilerliyordu.
Binaların olmadığı boş alanlarda, yol kenarlarında araçlarının içerisinde bekleyen binlerce aile olan biteni seyrediyordu. Petrol istasyonlarının önünde kilometrelerce araç kuyruğu 400 liralık sınırlı akaryakıt alıp da ya bir iki geceyi arabada geçirmek veya bir başka şehre kendini atabilmek için bekleşiyorlardı.
Zaten Ankara-İstanbul istikâmetine giden yollar acil olarak kendilerini bir güvenli mekâna atmak isteyenlerin oluşturduğu araç konvoylarıyla dolmuştu. Şehir içinde geçen bir saatlik trafik mâcerâsında geçtiğimiz her sokak ve caddede yerle bir olmuş binaları, işyerlerini gördükçe bir yandan olanlara üzülüyor, diğer yandan bu âfeti hafif atlattığımız ve aile fertlerimizin sıhhat ve selamette kaldığı için yüce Rabb’imizi şükürler ve duâlar ediyorduk.
Önce Elbistan ilçe merkezindeki sosyal tesise yöneldik, fakat etrafındaki bütün binaların enkazları yolları kapatmıştı. Vakıf binasının dimdik ayakta durduğunu görünce bir kez daha Rabb’imize hamd ettik. Arkadaşlarımızın yoğun yaşadığı ve vakfın bir başka sosyal tesisinin bulunduğu Karaelbistan mahallesine ulaştık. Vakfımızın sosyal tesisinin yakınında sıcak yemek dağıtılacağını duyan yüzlerce kardeşimize yemekleri paylaştırdık.
Bir yandan eksikler tesbit edilip talepler alınıyor, bir yandan mevcut malzemelerden ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyordu. Bu arada vakıftan görevli birkaç arkadaş da çarşı merkezindeki arama-kurtarma yapan ekiplere paket hâlindeki sıcak yemekler ve su ikramında bulunuyorlardı.
Biz yemek dağıtımından sonra evlerinin yakınlarına naylon brandalarla çadır kurup, soba yakıp etrafında bekleşen dostlarımızın tek tek hatırlarını sorup, geçmiş olsun dileklerimizi iletmek, vakfımızın her daim yanlarında olduğunu belirtmek için ziyâretlerde bulunduk. Aile fertlerinden vefat eden kardeşlerimizin yanına giderek Kur’an okuyup taziyede bulunduk. Hüzün içerisinde o gün akşam Darende’ye döndük.
09.02.2023 Perşembe günü vakıftan görevli arkadaşlarla gıda, temizlik malzemesi ve sıcak yemekle Malatya yoluna revan olduk. Depremin üzerinden üç gün geçmişti ama Ankara- İstanbul istikâmetine giden araçların yoğunluğu dikkat çekiyordu. Tabii batı illerinden gelen yardım tırları da Malatya-Adıyaman istikametinde yol alıyorlardı.
Şehrin girişinde bazı yıkık binaları görerek Özsan Sanayii mevkiinde bir arkadaşımızın iş yerinde toparlanan dostlarımızla görüşüp halleştik. Götürülen yardımlar ilgili arkadaşlara ulaştırıldı. Şehrin değişik bölgelerindeki toplanma merkezlerinde sıcak yemek dağıtımı yapıldı.
Eskiden beri tanıştığımız dostlarımız bizi görünce sevindiler, kucaklaştık. Biz de onların sağ salim, ailelerinin selâmette olduklarını öğrenince huzur bulduk. Biraz hüzün biraz sevinç derken halleştik, konuştuk, dertleştik. Kimilerinin evleri yıkılmış, kimilerinin işyerleri… Ama “Şükür canımız sağ, devletimiz ve vakfımız yanımızda, hepsi geçer.” dediler. Şehrin bazı noktalarındaki ziyâretlerimizden sonra Darende’ye doğru yola koyulduk.
“Acımız Büyük Ama Allah’ımız Her Şeyden Büyük”
10.02.2023 Cuma günü sabah namazını Darende Şeyh Hamîd-i Veli Camii’nde edâ ettikten hemen sonra dört araç 10 kadar vakıf görevlisiyle Kahramanmaraş’a gitmek üzere yola çıktık. Yardım araçlarımızda âcil olan her türlü ihtiyaç maddesi mevcuttu. İstanbul ve diğer şehirlerden kıymetli hayırseverlerin vakfımıza ulaştırdığı yardımları ihtiyaçlı kardeşlerimize götürmek için yoldaydık.
Bir ara dışarının soğukluğunun eksi 25 derece olduğunu aracın gösterge panelinde görmek suretiyle şâhit olduk. Bu kadar soğuk ayazda çadırda, hatta dışarıda araçlarında olanların Allah yardımcısı olsun. Bir an önce, battaniye, ısıtıcı, gıda vb. gibi malzemeleri ulaştırmanın ne kadar makbule geçeceğini düşündük.
Yine sıcak yemekler hazırlanmış aracın birinde naklediliyordu. Saat 10.00 gibi Kahramanmaraş’a vâsıl olduk. Vakfımızın Kahramanmaraş’taki sosyal tesisi barınma ve lojistik için hazır hâle getirilmişti. Götürdüğümüz malzemeler indirildi. Civardaki ihtiyaç sahiplerine verildi. Geceyi sosyal tesiste geçiren dostlara sıcak yemek ve giysi gibi ikramlar yapıldı.
Yüzlerce belki binlerce binanın yıkıldığı Kahramanmaraş’ta vefat eden gönüllülerimizin sayısı her geçen saat artıyordu. Sıhhatli bilgiler güncelleniyordu. Öncelikle enkazdan cenâzelerini çıkarıp defneden aileleri taziye için ziyâret ettik. Öğretmenlik yapan Hulûsi kardeşimiz kendisi sağ çıkmış, ama gencecik yeni evlendiği eşi rahmetli olmuştu. Onların babasının ve yakınlarının evleri de depremde yıkıldığı veya hasar gördüğü için bir müddet vakfımızın sosyal tesisinde misafir ediliyorlardı. Kur’an-ı Kerim okuyup başsağlığı diledik. Bir müddet sohbet edip, görüştük.
Onlar Ankara’ya doğru yola çıkarken biz de ikinci bir ailenin bağ evindeki tek katlı ikâmetine gittik. 20 yaşındaki Hukuk Fakültesi öğrencisi evlatlarını şehit veren aile fertlerini gayet sâkin ve tevekküllü bulduk. Ayşe Hanım ve Mustafa Bey’in başka akrabaları da enkaz altında kalmışlar. Allah yardımcıları olsun. Mustafa Bey anlatmaya başlıyor:
“04.17’de deprem çok şiddetli idi. Evimiz bir anda çöktü. Biraz sonra kendimize geldik. Hanıma seslendim yanımda imiş. Kendimizi toparlamaya çalıştık. İki kişinin sığabileceği bir alan oluşmuştu. Yatak odamda komidinin üzerinde bir ışıldaklı radyom vardı. El yordamıyla onu aradım. Allah’tan elime geldi. Işıldağını yaktım, etrafa baktım karanlık ve soğuk bir ortamdaydık. Ara ara yan odadaki kızımın seslerini duyuyorduk, fakat elimizden bir şey gelmiyordu.
Bir ara elbise dolabının kapağının açık olduğun fark ettik. Üşümeyelim diye oradaki kalın giysilerden üzerimize birkaç kat giydik. Radyonun üzerindeki iki düğmenin açma kapama düğmesi duruyor, frekans düğmesi düşmüştü. Radyoyu bir frekansa getirip sesini açayım bizi duyanlar olur, kurtarırlar düşüncesiyle, açma kapama düğmesini çıkarıp frekans arama yerine taktım.
Açar açmaz bir dinî yayın yapan radyodan gelen ses bizi hayretlere düşürdü. Yıllardır ilâhilerine âşinâ olduğumuz Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin bir ilâhisi o an yayındaydı. Bunu dinlemek bize mânevî bir moral verdi. Dedik, demek ki büyüklerimiz her an yanımızda.
Tabii şarjı bitmesin diye ara ara radyoyu son sese açıp yayın yapıp geri kapattık. Bir iki saat geçtikten sonra artık kızımın sesini duyamaz olduk. Dışarıdan oğlum, damadım ve dünürüm elleriyle kendi imkânlarıyla uğraşarak bizi çıkarmaya çok gayret göstermişler. On saat sonra şükür çıkabildik. Fakat kızımın cansız bedenine ulaşıldı.
Akrabalarımız da maalesef vefat etmişlerdi. İkinci gün cenâzemizi defnettik. Acımız büyük, ama Allah’ımız her şeyden büyük. Biz kadere inanan insanlarız. Allah’tan gelene sabredip, acımızı yüreğimize basacağız. İnşallah şehit oldular. Âhirette bize şefâat edecekler.”
Mustafa Bey, bunları üzüntülü ama mütevekkil tavırla anlattı. Çok duygulu bir andı biz de gözyaşıyla dinledik. Ayşe Hanım da şunları söyledi:
“Hulûsi Efendi Hazretleri’nin bir hediyesi vardı bende, teberrük olarak saklıyordum. Evimin eşyalarının hepsi gitti. Biz sağ çıkıp kızımın arama kurtarma faaliyeti sırasında her çıkarılan eşyada hep o teberrük çıkar diye göz gezdirdim Fakat onu kaybettiğime de çok hayıflanıyorum.”
Sevginin muhabbetin teslîmiyetin karşısında sükût ediyorduk. Söyleyecek söz bulamıyorduk. Gözyaşlarımız onların acısına ortak oluyordu ancak. Ayşe Hanım’ın yeğeni Abdurrahman Bey’in enkazın başında annesinin cenâzesine ulaştığı bilgisini orada hep birlikte aldık. Çarşı merkezine, Abdurrahman Bey’in yanına gittik.
Saat 15.00’e kadar babasının cenâzesine de ulaşmayı ümit ettiğini, çıkarsa ikisinin cenâzesinin namaz ve defin işlerine Darende’den gelen yardım ekibinin iştirâk etmesini istemesi üzerine yok diyemedik. Bu arada bazı taziye yerlerine uğrayıp dostların acılarını paylaştık.
Saat 15.00’te Abdurrahman Bey’in iki cenâzesinin de hazır olduğu haberi gelince Kapıçam Mezarlığı’nda o kıyâmet sahnesinin içinde cenâzeleri teşyî ettik. Binlerce insan yakınlarının cenazelerini getirmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevlileri çadırlarda yıkama ve kefenleme işlemlerini yapıp cenâze namazlarını kıldırıp sahiplerine teslim ediyorlardı. Abdurrahman Bey’in anne ve babasının cenâzesiyle ilgilenip namazını kılıp defnine yardımcı olduk. Hüzünle Kahramanmaraş’tan ayrılıp Darende’ye döndük.
Musa TEKTAŞ
YazarAllahu Teâlâ, mü’minlerin günahlarını bağışlayan, ayıplarını örten, ğafuru’r-rahîm, settâru’l-uyûbdur. Her gün yatsı namazından sonra okuduğumuz “Âmenerrasûlu” olarak bilinen Bakara Sûresi...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Osmanlı Devleti, hâkim olduğu her alanda inşâ ve ihyâ faaliyetlerini geliştirmiş, o bölgeyi ulaşım ve ekonomi adına kalkındırmıştır. Osmanlı egemenliğine giren topraklarda çok sayıda köprü inşâ edilmi...
Yazar: Resul KESENCELİ
Deprem ve diğer doğal âfetler, insanlık tarihi boyunca her zaman gündemde olmuştur. Depremin nerede, ne zaman olacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Hangi şiddetle gerçekleşeceğini, felaketin tesir ...
Yazar: Kemal DEMİR
Tasavvuf ehli; gayret, nusret ve ilâhî lütufla bazı mertebelere ulaşır. Bunlardan âbidler, zâhidler ve ârifler kâbiliyet ve mertebeleri yönüyle farklı konumlarda değerlendirilirler. Âbidler çok ...
Yazar: Musa TEKTAŞ