HULÛSÎ EFENDİ (K.S.)'DEN NASÎHAT

"Dinimiz içimizden iyiliği emreden¸ kötülüklerden nehyeden bir
topluluğun olmasını emretmektedir. Büyüklerimizin sözleri¸ nasihatları¸
manzum veya mensur eserleri insanları hep iyiliğe¸ hayra davet etmek¸
hatadan günahtan kurtularak hidayet üzere bir hayat sürüp¸ has hâlis
bir kul olarak Rabbimizin huzura ulaşmaya vesiledirler."
Dinimiz içimizden iyiliği emreden¸ kötülüklerden nehyeden bir topluluğun olmasını emretmektedir. Büyüklerimizin sözleri¸ nasihatları¸ manzum veya mensur eserleri insanları hep iyiliğe¸ hayra davet etmek¸ hatadan günahtan kurtularak hidayet üzere bir hayat sürüp¸ has hâlis bir kul olarak Rabbimizin huzura ulaşmaya vesiledirler. Hulûsi Efendi merhûmun nasihatları da her vesileyle hep bu yöndedir. Onun şiirlerinden derlediğimiz bazı beyitlerle bu nasihatlarından bir demet sunuyoruz.
Gaflet¸ insanı Allah'ın râzı olduğu bir hayattan alıkoyan hallerin başında gelir. Önce bunu terk etmek lâzımdır. Dünya nimetlerinin içinde yüzerken¸ rızkı veren Rabbimizi unutmak revâ değildir.
Zâhir ü bâtında bir ol hiç ikilik katma hâ
Bir kurulmuş sofradır ye iç de gâfil yatma hâ
Şairimiz burada bize içimizin dışımızın bir olup¸ riyâkâr olmamayı tavsiye ettikten sonra¸ bu dünya sofrasındaki nimetleri yiyip içtiği halde gaflet içinde bulunmamayı söylemektedir.
Kudretin ızhâr edip her yüzden olmuştur ayân
Seyret sen de aç gözün bu hâb-ı gafletten uyan
Evrendeki bütün varlıklar hepsi ayrı ayrı Cenâb-ı Hakk'ın kudretinin birer göstergesidirler. Bunlardan haberdar olmak ancak gaflet uykusundan uyanmak ile mümkündür. Maddî ve manevî körlüğü gidermeden bunları görmek nasıl olacak. Gözümüzde görmeyi engelleyen en ufak bir rahatsızlık için doktora müracaat ettiğimiz gibi¸ gönül gözümüzün hastalıkları için de tedaviye başvurmamız gerekir. Şu beyitte olduğu gibi gaflet uykusu uzun sürerse¸ Allah korusun bundan uyanmak ancak ölüm vaktinde olur.
Yatarsın gaflet içre ey gönül bir gün sana derler
Uyan ey gâfil uyan gör ki vakt-i irtihâl oldu
Dünya malı da insanın gaflet içinde olmasının sebeplerinden biridir. Dünya malına aşırı düşkünlük¸ bitmek tükenmek bilmeyen kazanma hırsı¸ kulluk vazifelerini ihmâl etmektir. Allah'ı ve âhireti unutturacak derecede dünyaya ve dünya malına sarılmamak âriflerin¸ mürşitlerin en çok dikkat çektikleri¸ve tavsiye ettikleri hususlardandır. Bunun için aşağıdaki beyitte irfan mektebinde okuyup ârif olmak tavsiye edilmektedir. Yoksa kul¸ Kârun gibi zengin olayım derken Allah'ı unutmamalıdır.
Mekteb-i ilm-i ledünnîden okuyup ârif ol
Yığma Kârûn-veş dînâr dînâr üstüne
Eğer yegâne maksadımız her şeye kâdir olan Rabbimizin rızasını kazanmak ise¸ dünya malının varlığı yokluğu¸ azlığı çokluğu endişesi gönlümüzü tamamen kaplayıp gaflet içinde olmamalıyız.
Her var u yok her az u çok teşvîşin dilden gider
Maksûd-ı mutlak bildiğin ol Kâdir-i Cebbâr ise
Mâdemki sahip olduğumuz varlıklar bir gün olup elimizden çıkıp gidecek¸ sadece yegâne var olan Allah (c.c.) bâkî kalacak¸ o zaman imkânlarımızı O'nun yolunda harcamalıyız. Hulûsî Efendi önce kendi nefsine bunu söylemektedir. Çünkü böyle yaşamayanlar gerçek vuslata eremeyeceklerdir.
At yok olacak varını bir vara eriş kim
Varı yok olan varını ol vara götürme
———
Ey Hulûsî ol şâha sen varını eyle fedâ
Varını yok etmeyenler hiç visâle ermedi
Şu beyitlerde de dünyaya dalıp gaflet içinde yaşamamak için Rabbimizin yolunda daim¸ zikrinde kâim olmak tavsiye edilmektedir. Dosdoğru olan yolun ancak bu olduğu ifade edilmektedir. İnsan¸ bir an¸ bir nefes bile Allah'ı anmaktan¸ O'nun nimetlerini unutmaktan uzak durmamalıdır.
Ey abd-i makbûl dönme sağ u sol
Budur doğru yol Hakk'ı zikr eyle
Her an her nefes gayra meyli kes
Budur sana bes Hakk'ı zikr eyle
Namaz¸ müslümanı her türlü fuhuştan¸ aşırılıktan¸ hoş olmayan davranışlardan¸ muhafaza eden en büyük zikirdir. Aynı zamanda mü'minin mîrâcıdır. Nefis ise insanı namaz kılmayanlarla birlikte olmayı hoş gösterir. Bunun için nefisle mücadele etmeli; onun emrine girmemek için mücâhede etmemelidir.
Nefsin başı hoş olur gerçi bî-namâz ile
Sen namâzı bırakma mi'râc et namâz ile
Oysa insana lâzım olan¸ güzel ahlak ve edeptir. Edeb ise Allah'ın emirlerine muvâfık olmalıdır. Hakk'ı bilen ve O'nun emirlerine hakkıyla uyanların tavsiyelerine uymak¸ onların yolundan gitmek… İnsana lâzım olan davranış budur. İnsan nasıl maddî bir hastalığın tedâvisi için hâzık¸ işinin uzmanı bir doktoru arayıp buluyorsa¸ mânevî hastalıklar için de hâl ehli¸ gönül erbâbı mürşitlerin irşadına ihtiyaç duymaktadır. Son beyitlerde bu anlatılmaktadır
Gözet âdâb-ı Hakk'ı âşinâ-yı Hak olandan ol
Budur âlemde hoş hulk u edeb insâna lâyıksa
Tabîb-i hâzıkı bul yâreni arz eyle teslîm ol
Anı tîmâr eder ne vech ile dermâna lâyıksa
Yukarıda izah ettiğimiz tavsiyeleri şöylece ifade edebiliriz:
Gel gafletten uyan terk et dünyâ varlığın
Edeble Hakk'ı zikr et gitsin gönül darlığın