SABIR İLE MALÛM OLUR ESRÂR-I HAK

"Sabır¸ neredeyse iyilik oradadır. İyi olmak isteyen¸ iyilikle karşılaşmak isteyen kişi sabırlı
olmalıdır. Sabır yabancı tanıdık herkesi özgür kılar. Çünkü öfke¸ kişiyi kendine tutsak eder.
Ona teslim olmamak ancak sabırla mümkün olabilecek bir haldir."
Yûnus Emre'nin Risaletü'n-Nushiye (Öğüt Risalesi) isimli kitabı onun tefekkür yönünü gösteren bir eser olarak da dikkat çekicidir. Bu eser¸ genel anlamda sülûk ehlinin kemâlât yolundaki serüvenini hikâye eder. Eserde insanın iç dünyasına yolculuk yapılarak onun yaratılışından getirdiği iyi ve kötü huylar ve bunlar arasındaki mücadele anlatılır. Buna göre insanın anasır-ı erbaasını oluşturan unsurlardan biri de topraktır. Toprakla insana tevekkül¸ cömertlik¸ iyi huy gibi vasıflar kazandırılmıştır. İnsanın bu yolla kazandığı bir vasıf da sabırdır.
Yûnus'un yaradılışımızı anlatırken toprak kavramına ve bununla ilgili olarak sabıra yer vermesi boşuna değildir. Zira sabır¸ tasavvufta bir makam olarak¸ sufilik yolundaki bir dervişin uğrayacağı duraklardan biridir. Çünkü dervişin asıl gayesi "esrar-ı Hakk"ın sırlarına vukufiyettir. Bu da ancak sabırla kazanılabilecek bir durumdur. Yûnus Emre yolunun takipçilerinden olan Eşrefoğlu Rumî¸ bu durumu şöyle izah eder:
Sabr ile malûm olur esrâr-ı Hak
Sabr ile bilindi her müşkil sabak
Yûnus Emre de bu yüzden Divan'ındaki pek çok şiirde sabır konusunu ele alan beyitler söylemiştir; ama onun bu konuya asıl olarak yer verdiği eseri Risaletü'n-Nushiyye'dir. Burada akıl¸ kibir¸ gazap gibi kavramları anlatırken sabra da özel bir bölüm açar. "Dâstân-ı sabır" adını taşıyan bu bölümde sabrın bütün hallerini bir destan üslubuyla anlatır.
Yûnus'a göre sabrın ilk önemli özelliği kişiyi maksuduna erdirmesidir. Çünkü bu yolculukta karşılaşılabilecek pek çok zorluk ve tehlike söz konusudur. Sabır¸ işte bu durumlar karşısında gösterilen dayanaklılık halidir. Yine başa gelenlerden dolayı Allah'tan başka kimseye şikâyetçi olmamak¸ yakınmamak¸ kendine acındırmamak manalarıyla sabır dervişi hep Hak'la münasebet halinde tutar¸ gafletten korur. Yûnus bunun için sabrı maksuda ermeye bir vasıta olarak bakar:
Yûnus sabr ile olur işin müyesser
Bulurum sabr ile bir mülk-i diğer
Burada "bulmak" meselesini izah ederken Hz. Yusuf'un serüvenine telmihte bulunur. Bilindiği gibi Hz. Yusuf¸ kuyuya atıldığında buradan sabrıyla kurtulmuş ve kuyudan çıktıktan sonra aynı şekilde zindanda da sabır imtihanını başarıyla vererek sonradan büyük makamlara erişmiştir. Tabi ki¸ erişilen sadece dünyevî makamlar değildir. Meseleye hikmet penceresinden bakıldığında Hz. Yusuf telmihini daha farklı anlamak durumunda kalırız. Şöyle ki kuyu bu manada insanın bedeni¸ kova hiç beklenmedik bir zamanda geliveren ilahi kurtuluş vesilesini sembolize eder. Kovayı uzatan kervan ehli ise pekâlâ bir mürşid olarak anlaşılabilir. Sonuç itibariyle Yûnus¸ maddî manada sultan olurken metafizik olarak nebiliğe ulaşmıştır. Bu kazanımda onu başarılı kılan ise sabrıdır.
Nitekim Yûnus Emre'nin kendi serüveninde de buna benzer bir olay yaşanır. Şeyhi¸ onu dergâha dağdan odun getirmekle görevlendirir. Bu hal yıllarca sürer. Bu süre içinde Yûnus¸ bir tek eğri odun bile getirmez. Bu durum maddî perspektiften şeyhine ve dergâhına saygısını göstermekle beraber diğer yandan Yûnus'un bu uzun yıllar boyunca nefsinin kötü huylarını düzeltmesi anlamına da gelir. Bu başarının temelinde yatan sabırdır. Sabrı onu sonunda olgunluk makamına ulaştırmış ve mürşid olmasını yani kendi ifadesiyle "atâ-yı devlet"e sahip olmasını sağlamıştır.
Yûnus¸ eserin sabır bölümünde sabrın diğer kazındırdığı özelliklerden de bahseder. Buna göre nasıl Hz. Yusuf¸ sabırla hem maddî hem manevî olarak yüksek makamlara ulaştıysa sabreden herkes¸ aynı samimiyet ve teslimiyet içinde hareket ederse onlar da nice makamlara ulaşacaklardır.
Sabır kandayısa eylükdür işi
Müdâm âzâd ider yâd u bilişi
Sabır¸ neredeyse iyilik oradadır. İyi olmak isteyen¸ iyilikle karşılaşmak isteyen kişi sabırlı olmalıdır. Sabır yabancı tanıdık herkesi özgür kılar. Çünkü öfke¸ kişiyi kendine tutsak eder. Ona teslim olmamak ancak sabırla mümkün olabilecek bir haldir.
Sabırlu devleti dâyim olısar
Nasîbi sabr olanlar uluyısar
Sabırlı kişinin sahip olduğu devlet¸ nimet daim olur¸ elden gitmez. Nasibi sabır olan kişi ulu¸ yüce bir kişi olur. Çünkü bütün ulu kişiler başta sabrın timsali olan Hz. Eyüp (a.s) bu makama sabırla ulaşmıştır. Yine bu konuda unutulmaz bir örnek olan Hz. Yakup'un sabırla açılan sadece ten gözü değil¸ aynı zamanda can gözüdür.
Sabır kimdeyse ol Arş'a süner
Ki sabr içre bulunur dürlü hüner
Arşa çıkmak¸ Mirac'a ulaşmak da sabrın meyvesidir. Her türlü marifet sırrı sabırla elde edilir. Her türlü hüner ancak sabırla kazanılır. Başarmak¸ kazanmak sabrın meyveleri olan ilahi ikramlardır.
Sana her hâl ile sabır gerek hoş
Ki sabırla kılurlar kahrı hem nûş
Kişi hakikat yolunun yolcusu ise her durumda sabırlı olmalıdır. Sabır¸ kahırları sevince¸ mutluluğa dönüştürür. Kötülüğün iyiliğe¸ zorluğun kolaylığa¸ zahmetin nimete çevrilmesi ancak sabırla olabilir.
Sabır gözet sabır azîz olasın
Sabır beklerisen manî bulasın
Aziz olmak¸ erenler katına yükselmek ancak sabrı gözetenlerin¸ sabırlı olanların işidir. Manaya ulaşmak¸ hakikat ağacının meyvelerinden tatmak sabırla olabilir.
Yûnus'un adını andığımız eserinde sabırla ilgili çok sayıda beyit yer almaktadır. Hemen hepsinde sabrın kazanımları¸ sabırsızlığın zararları üzerinde durulur. Bu konuda bunca ısrarın sebebi ise vuslat halini gerçekleştirme arzusudur. Yûnus'un şu beyti bu arzuyu¸ sabrın nihai sonucunu gösterir. Allah'la olmak¸ her dem O'nunla olmanın şuuru içinde bulunmak… Zaten salikin bütün arzusu da bu değil midir? Yûnus'un sabır destanı şu beyitlerle sona erer:
Saâdet istesen sabrı güzin gör
Ki "Va'llahu muînü's-sâbirîn" gör
İşitdün sabr hâlin tâ nihâyet
Dutanun cânına olsun beşâret
Usan olma niçeme yol emîndür
Harâmî çok bu yolda pür-kemîndür
Bölümün nihayetini gösteren bu beyitlerde de vurgulanan mesele yine aynıdır. Kişiyi¸ felakete¸ aceleciliğe¸ yanlış işler yapmaya sevk eden öfke halinden kurtulmanın¸ isyandan uzak durmanın tek yolu sabırlı olmaktır.