Bir Gül İstifi
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i Rusûlün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Bahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün
1.Sultan Ahmed Han (1590-1617)
“Bahtî” ve “Ahmedî” mahlâslarıyla şiirler yazan l. Ahmed’in, dînî vecibelerini aksatmayan bir padişah olduğunu tarihî kaynaklardan öğreniyoruz. Bahtî’nin Allah ve Peygamber aşklarını dile getiren şiirleri ile dikkat çeken dindâr bir Müslüman kimliği vardır. Onun en meşhûr şiirlerinden birisi yukarıya aldığımız kıt’asıdır. Sultan Ahmed, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ayak izini sorgucuna resmettirmiş; ortasına da bu kıt’ayı yazdırmıştır.
Şiirin nesir diliyle ifadesi şöyle: “Rasûllerin şâhı olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ayak izi resmini, tacım gibi, başımda taşısam bunda şaşılacak bir durum yoktur; çünkü peygamberlik bahçesinin gülü, o ayak (izi) sahibidir.” Bilindiği gibi, “gül” Peygamberimiz’in sembolüdür. Son mısrada şair, “Güle benzeyen Peygamberimiz” demiyor; direk benzetilen unsur durumundaki “gül” ifadesini kullanıyor.
“Baş” ve “ayak” kelimeleri bir tezat oluşturuyor. Baş, yüksekliğin, yüceliğin, sultanlığın; ayak ise hakirliğin, fakirliğin, âcizliğin nihayet köleliğin sembolüdür. Kölenin başı, mânen sultanın ayakları altındadır. Şair, Peygamber karşısında kendisini bir köle addediyor.
Şiirdeki duygularla Evliya Çelebi’nin anlattıklarını birleştirirsek, şiire ilham olan kaynağa ulaşabiliriz. Evliyâ Çelebi’ye göre Sultan Ahmed -şu anda Mukaddes Emânetler’de muhâfaza edilen- Peygamberimiz’in “Nakş-ı Kadem”ini Mısır’da bulunan Kayıtbay Türbesi’nden aldırıp İstanbul’a getirtir.
Onu önce Eyüp Camii’ne, inşaatı tamamlanınca da kendi adına yaptırdığı Sultan Ahmed Camii’ne koydurtur. Bu işlem tamamlanır ki bir rüya görür. Bütün padişahların toplandığı bir dîvânda Hz. Muhammed (s.a.v.) kadı makamındadır. Kayıtbay, “Nakş-ı Kadem”in kendi türbesinden alınıp İstanbul’a getirilmesinden dâvâcı olur.
Tarafları dinleyen Peygamber Efendimiz, Kayıtbay’ı haklı görerek bu emânetin yerine teslimi kararına varır. Sultan Ahmed gördüğü bu rüyayı ertesi gün aralarında Aziz Mahmud Hüdâî’nin de bulunduğu âlimlere, şeyhlere anlatır. Onlar da bu rüyayı, emânetin geldiği yere gönderilmesi gerektiği şeklinde yorumlarlar.
Bunun üzerine Nakş-ı Kadem-i Şerif, Mısır’a gönderilir. Sultan Ahmed çok üzülür. Üzüntüsünü hafifletmek için hilâfet sarığına bir sorguç yaptırır. Sorgucun üzerine de Nakş-ı Kadem resmedilir.
Bahtî, dünya sultanı olmakla iftihar etmeyen, Allah katında daima “kul” olduğunu hatırlayan bir padişah edâsıyla birçok münâcat; Peygambere ümmet olmanın verdiği huzûrla da üç tane naat yazmıştır.
“Olubdur aşkûn ile pür dil ü cân/Beni kıl âlem-i ma’nîde sultân” beytiyle Allah’tan “mânâlar âlemi”nde sultan olmayı diler. Samîmî bir Müslüman olan Bahtî, her hâlükârda İslâmî unsurlara değer veren bir insandır. Öyle ki Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğum ayı olan Rabîü’l-evvel ile bahar ayı arasında bir münâsebet kurar;
“Bahar oldukda diller açılup bulsa n’ola kâmı/Rebî’ oldu Habîb-i Ekrem’ün mevlîdi eyyâmı” Hz. Muhammed (s.a.v.)’in dünyaya gelişi ile insanlık âleminde bir “diriliş” gerçekleşmiştir; tıpkı tabiatın baharda dirilişi gibi… Bahar ki gelmesiyle gönüllerin açıldığı, insanların ve tabiatın coşkuyla sarhoş olduğu mevsimdir…
Bahtî Osmanlı padişahları arasında kendi kendini yetiştirmiş ender sultanlardandır. Genel olarak şiirlerinde klâsik edebiyat kültürünün izlerini bulmak mümkündür. Sultan, genç yaşında vefât etmesine rağmen bir dîvân oluşturacak kadar geniş bir şiir kültürüne sahiptir.
Vedat Ali TOK
YazarNiyâzî-i Mısrî (1618-1694)Yine dil na’tini söyler MuhammedDil ü cân mülkünü söyler MuhammedNe kâdirim seni medhetmeye benKemâl-i medhi Hak söyler MuhammedSen ol sultân-ı kevneynsin ki mahlûkSenin medh...
Yazar: Vedat Ali TOK
Rahmet kapıları açıldı bize,Ayların sultanı ramazan geldi.Rabb’imin ihsanı saçıldı bize,Ayların sultanı ramazan geldi.Alıp kokusunu bir gonca gülden,Ruhları sevgiyle sardı dört koldan,Hasretle beklene...
Şair: Yusuf DURSUN
Her insan kötü günleri için köşede bir şeylerinin olmasını arzular. Çok zengin olsa da bu düşüncesi değişmez. Bir gün sıkışabileceğini ve elindeki imkânları kaybedebileceğini veyahut da amansız bir ha...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Şeyhî, Kütahyalı olup 15. yüzyıl şairlerindendir. Memleketindeki ilköğreniminden sonra İran’da edebiyat, tasavvuf ve tıp alanlarında tahsil gördüğü anlaşılan Şeyh...
Yazar: Hamit DEMİR