Şairler İsrail’in Karşısında Filistin’in Yanında
Yıllardan beri Filistinlileri soykırıma tabi tutan İsrail, Gazze’yi haftalardır acımasızca bombalıyor. Dünyanın gözü önünde evlerini, camilerini, hastanelerini hedef alarak çocukları, kadınları, yaşlıları katlediyor.
İsrail’i, daimî hâmisi ABD ve birkaç emperyalist Batı ülkesi destekliyor. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi artık başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin kurulması şart. İnşallah bu kahırdan bir lütuf doğacak ve insanlık vicdanı, üzerine düşeni yapacaktır. Cenâb-ı Allah, yaklaşık bir asırdır ezâ gören ve cefâ çeken Müslüman Filistinli kardeşlerimizin yâr ve yardımcıları olsun.
Şairlerin Haykırışı
Mehmet Emin Yurdakul, “Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.” diyordu. Şairlerimiz eskiden beri zulüm karşısında duyarlı. Eli kanlı terör örgütleri PKK, FETÖ ve DEAŞ’ı kuran ve kollayan, İsrail’i Müslümanların başına musallat eden ABD hakkında, cesur şair Cahit Külebi “Amerika” şiirinde diyor ki:
“Önce Kristof Kolomb buldu Amerika’yı,/Sonra biz./Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar/Ve ekmeğimiz./Bir çocuk ağlarsa dağ başında/Gözyaşında Amerika akar./Vurdularsa birini, kanı şorladıysa/Bilin ki o kurşunlarda Amerika var./Kişi kişiye köle tutulduysa, asıldıysa/Darağaçlarında Amerika var./Ama biz yine de direneceğiz/Sonuncumuza kadar.”
Kurulduğu 1948’den beri önce bölgedeki Müslümanların sonra da bütün dünyanın başına belâ olan İsrail’e karşı nefret hisleri, ülkemizde ve dünyada giderek artıyor. Kudüs’te ve Gazze’de Müslüman Filistin halkını acımasızca katleden, ruhu satılık kukla bir ordudan, robotlaşıp insanlıktan çıkmış nasipsizlerden bahsediyoruz.
“Seni Sevmek Namustur Kudüs”
Kudüs, Gazze ve Filistin toprakları üzerine yazarlarımız pek çok kitap yazdı ama şairlerimiz de bu yolda yazmaktan geri durmadı. Merhum şairimiz Cahit Zarifoğlu, Kudüs’e olan hasretini ve sevgisini, “Mescidin memlekettir. Seni sevmek namustur Kudüs…” sözüyle dile getirerek hepimizin hislerine tercümân olmuştu.
Bir başka şairimiz Abdullah Gülcemal “Kudüs’ün Gözyaşları” şiirine, “Kuş tüyü yataklarda sensin yatan Müslüman!/Bir de cennet umarsın, bari Allah’tan utan!” diye başlıyor ve mukaddes beldenin hicrânını ifade ediyor. “Ben sizin ‘İlk Kıble’niz olan mahzun Kudüs’üm,/Vallahi bir asırdır size kırgınım, küsüm!” diye devam eden şiir, şu mısralarla sona eriyor:
“Bende nice Nebî’nin, şehitlerin kabri var,/İbrahim’in imanı, Eyüplerin sabrı var!/Siz başta taşırsanız o beyinsiz başları,/Dinmeyecek Mescid-i Aksâ’nın gözyaşları!..”
Söz Ustalarından Ortak Ses
Büyük şairlerimizin çoğu Kudüs ve Filistin halkı için hafızalara ve gönüllere yerleşen şiirler kaleme almışlardır. Bilhassa İslâmî hassasiyet taşıyan şairlerimiz, şiirlerinde Kudüs’e mutlaka yer vermişlerdir. Merhûm Sezai Karakoç, “Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.” diyordu.
Mescid-i Aksâ, Müslümanların ilk kıblesi, gün ışığı, yürek sevinci, göz nurudur. Kâbe gibi mukaddestir mü’minlerin gözünde ve gönlünde. Oraya ilişmek sadece bütün Müslümanların yüreğini yaralamaz, Gayretullah’a da dokunur.
Bugünlerde Kudüs’te, Gazze’de masumların kanına bulaşmış kirli postallar dolaşıyor Mescid-i Aksâ’yı kirleten İsrailli askerler, kutlu mübârek mescitte hoyratça dolanıyor. Müslümanların yüreği kırık, gözleri yaşlı. Bir hüzün kasırgası sarıyor dört bir yanı.
Mübarek mabede ‘namahrem eller’ uzanırken Sezai Karakoç’un “Miraç” şiirine kulak veriyoruz; “Gür bir demir sesiyle/Mescid-i Aksâ’da/Ayak sesi/Eyyub da gelmişti/Kudüs iyileşmişti/Lût da gelmişti/Tuz diye bağırmıştı/Havada bulut/Salih bir gök gürültüsünü/Muştucu göndermişti/Zülküfüldü salan/Kudüs gecesine/Yer aşkına bir boya gibi/Yeşil kelebekleri/Caminin önünde arkasında/Melekler vardı gümüş defterli/Gümüş kalemli/Peygamber imamdı/Kıldılar namaz/Melekler ve peygamberlerle/Mirac gecesi/Kudüste/Yarasasız bir geceydi.”
Dünyanın en güzel camilerinden Mescid-i Aksâ’yı sefil bir güruh istilâ ediyor ve Gazze’de her gün, Müslümanların kanı akıtılıyor. Bu suç, karşılıksız kalmaz elbet. Çocuklar yaralı, anneler mahzun.
Kudüs ve Gazze yine mâtemlere bürülü. Nuri Pakdil, gaflette olanları uyandırmaya çalışıyor; “Adam baba olunca/Bir Kudüs canlanır içinde/Yürü kardeşim/Ayağına bir Kudüs gücü gelsin”
Düşte Görülen Mescid-i Aksâ
Mescid-i Aksâ, kızıl maskeliler tarafından kuşatılmış bir yeşil vaha. Rûhları kararmış olanlar sarmış ulu mâbedimizi. Gaz bombaları, kaçışan insanlar, çocuklar… Ve yavrularının iyilik haberlerini bekleyen acılı, dertli analar…
Mehmet Âkif İnan meşhûr “Mescid-i Aksâ” şiirine şöyle başlar: “Mescid-i Aksâ’yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu/Varıp eşiğine alnımı koydum/Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu/Gözlerim yollarda bekler dururum/Nerde kardeşlerim diyordu bir ses/İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin/Unuttu mu bunu acaba herkes/Burak dolanırdı yörelerimde/Mi’raca yol veren hız üssü idim/Bellidir kutsallığım şehir ismimden…
/Her yana nur saçan bir kürsü idim/Hani o günler ki binlerce mü’min/Tek yürek hâlinde bana koşardı/Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine/Cevaba erişen dualar vardı”. Ah Mescid-i Aksâ’m! Ümmetin göz bebeği, sen bütün Müslümanların ilk kıblegâhısın. Gönül senden vazgeçebilir mi? “Şimdi kimsecikler varmaz yanıma/Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım/Rüzgârlar silemez gözyaşlarımı/Çöllerde kayıp bir yetim vahayım” diyen Mehmet Akif İnan, rüyasını anlatır: “Mescid-i Aksâ’yı gördüm düşümde/Götür Müslümana selâm diyordu/Dayanamıyorum bu ayrılığa/Kucaklasın beni İslâm diyordu.”
Yoldaşı Melek Olan Çocuklar
Günümüz şairlerinden Bestami Yazgan, “Tanıdım Seni Katil” şiirinde, cani İsrail askerlerine karşı yiğitçe duruş sergiliyor; “Çocuğa kurşun değse/Kırılan çiçek olur,/Çocuk ölmesin diye/Çırpınan yürek olur,/Eğer çocuk ölürse/Yoldaşı melek olur,/Yorganı ak yıldızlar/Döşeği ipek olur.”
Şiirin son mısraları, zalimlerin beynine yıldırım gibi iniyor: “Çocuğa kurşun sıkan/Eli kanlı katilin/Adını bilmem ama/Soyadı köpek olur…” Şairimiz, “Sevdamızdır Kudüs Bizim” derken bütün Müslümanların hislerine tercüman oluyor. Şiir şöyle başlıyor: “İlk kıbleye ilk yönelik/Sevdamızdır Kudüs bizim./Yedi semaya yükseliş/Sevdamızdır Kudüs bizim.”
Bestami Yazgan, Kudüs’ün tarihinde mayamızın olduğunu ne güzel anlatıyor; “Hazreti Ömer çiçeği/Müslümanların gözbebeği./Budur ümmetin gerçeği./Sevdamızdır Kudüs bizim.” Ve yüreklerde tutuşan cihat ateşi: “Mücahitlere pençe vurdu,/Selahaddin otağ kurdu./Hazret-i Süleyman yurdu,/Sevdamızdır Kudüs bizim.”
Bestami Yazgan şiirin son mısralarında kararlılığımızı ve gözü pekliğimizi dile getiriyor: “Düşmanlar olsa da çetin,/Âşığıyız hürriyetin./Şimdi her yerde Filistin,/Sevdamızdır Kudüs bizim./Gelene dek gül şehadet,/Nöbetteyiz ilelebet./Bilirsin ki ebet müddet/Davamızdır Kudüs bizim,/Sevdamızdır Kudüs bizim.”
Kudüs Duâsı
Yusuf Dursun, “Kudüs Duâsı”nda Yaradan’a yakarıyor ve şöyle başlıyor şiirine: “Yüce Rabb’im, Son Peygamber aşkına,/Zâlimin zulmünden kurtar Kudüs’ü./Adalet timsali Ömer aşkına,/Zâlimin zulmünden kurtar Kudüs’ü.”
Şairimiz, Müslümanların ilk mâbedini şöyle anıyor: “Gökleri tutmadan İslâm’ın âhı,/Temizle kâfirden ilk kıblegâhı./Mü’min gönüllerin olsun felâhı,/Zâlimin zulmünden kurtar Kudüs’ü.”
Metin Önal Mengüşoğlu, “Filistinli Çocuklar” şiirinin sonunda yüreğimizi acıtan mısralara yer verir: “Küçük canlarınızı telef etse de/Düşman/Ve mahzûn bakışlarınız yere/Binlerce yıldız ekse de/Su yerine kan aksa da/Çeşmelerinizden/Siz yine benim/Kalbimde/Saklısınız/Çocuklar.”
Filistinli çocukların yaşadığı dramı görüp de bunu şiirine yansıtmayana şair denilir mi? Şükürler olsun ki bizim şairlerimizin çoğu soylu duruşlarıyla İsrail’e karşı Filistinli masûmların yanında saf tutmuştur.
Gökhan Akçiçek, “Filistinli Çocuklara” yazdığı şiirde, “Biz Filistinli çocuklar/Güneşi bayrağımıza çizeceğiz,/Bir gün gelecek/Ellerimizde bayraklarla/Akdeniz’e yürüyeceğiz.” diyor.
Gazzeli Yusuf
Cahit Koytak “Gazze Risâlesi’nde efsaneleşen Filistinli çocuklar için bir türkü yakar; “Çok acı çektin, Gazzeli Yusuf, oğlum, çok acı çektin/Ve bu kadar acı için çok küçük bu ‘Filistin’./Dünyayı iste, bütün bir yeryüzünü,/Duvarsız, tel örgüsüz, mayınsız/Ve silahsız yeryüzünü, hepimiz için.”
Mustafa Ökkeş, oynamaya doyamamış Filistinli çocukların yaşadığı serencamı, dört mısrada özetliyor; “Filistinli çocuk/Okul dönüşü/Yine oyuna dalmış/Elinde sapanı” Şeref Akbaba, “Filistinli Çocuk”ta ‘İntifada’yı anlatıyor: “Göğüslerinde özgürlük haritası/Taşınan bir şarapnel/Mezar taşlarına yazılmıştır kader/Çocuk, silah ve zaman/Kınında durmaz zulüm/Anne bağrındaki taşlar/Emeklemek yok çocuk/Her mevsim kan sofrası.”
Mısralarından kan damlıyor şairlerimizin, görüyoruz ama ne yapsınlar? Ortadoğu’ya “çocukları öldürmeyi iyi bilen” bir soysuzlar gürûhu yerleşmiş ve bunlar çocukların kanını dökmekten şeytanî bir zevk alıyor.
Şairlerin her hüzünlü mısraı, bizim de akıttığımız gözyaşıdır aslında: “Tırpan vurdular merhametine/Adını Filistin koydular/Çocuk, silah ve zaman/Çocuklar ölüyor akşam olmadan.”
Nizar Kabbani, acılarla yoğrulan Filistinli çocuklara ve gençlere hitap eder: “Ey Gazze’nin öğrencileri.../Öğretin bize bildiklerinizden bazılarını/Unuttuk biz/Öğretin bize/Çocukların elinde nasıl bir elmasa dönüşür taş/Bir çocuk bisikleti nasıl bir mayın olur/Ve saçlarının kurdelası bir tuzak.../Bir bıçağa nasıl dönüşür süt biberonu?/Kuşatıldığı zaman.../Ey Gazze’nin öğrencileri...”
Hasan Akay, Gazze’ye içtenlikle dua eder: “Hayat Allah’ın lütfu,/Ölmek bile ecelle…/Aziz kılsın Gazze’yi/Allah Azze ve Celle.”
Mevlâ’nın Bir Hesabı Var
Çaresiz kaldığımızda Yaradan’a sığınır, Allah’a tevekkül ederiz. Mehmet Şeker de, “Hesabisrail” şiirinde, yaşanan zulmü şöyle aktarıyor: “Dağ gibi yıkılacak başına bir gün/Ellerinle ördüğün utanç yüklü duvar/Sapan taşıyla Ebâbilce alacak öcünü/Üstüne tank sürdüğün çocuklar/Mermi, bomba, füze gönder hepsini/Gelir ödeşme günü gökten belâ yağar/Senin kırk bin türlü kirli dümenin varsa/Unutma ki Mevlâ'nın da bir hesabı var.”
Yaşar Bedri, “Ölümçelen”de yaşanan büyük imtihanı Gazze merkezli anlatırken ‘Gazzeli’ çocuğun sorusuyla yaramızı kanatmaya, vicdanımızı uyandırmaya, zihnimizi açmaya çalışıyor: “Korku bize ihanet/Bize sonsuz kuyu, sonsuz ayin…/Havada kaybolmuş çocuk kokusu, kötülük bildirisi/Geyikler alırdı toprağın ağusunu/Gazze’de ölümçelen, aç sansarın sürüsü/taşır mıydı ölüm teknelerini süslü geyikler?/Bir hayattan ötekine istiflenirken nemrutun askerleri/Sise işleyen çandan suretlerdi.”
Sezayi Tuğla, şiirinde müşterek duaları Filistin’e doğru yönlendiriyordu: “Bütün dualarımız Filistin’in yönünde./İsrail diz çökecek, adaletin önünde./Zûlüm, zalimler için zifirî karanlıktır,/Ölçüsü âdil olan o kıyamet gününde.”
Şairler, yaşadıkları çağın tanığı, toplumun vicdanı, inananların sözcüsüdürler. Güçlü mısralarıyla fikir ve inanç harbinde sipere yatar. Beklenmedik anda da hücuma geçer ve söz bombalarını zâlimlerin başına indirirler.
Şairler İsrail’e ve onun ardında pervasızca duran hempalara karşı! Minik bedenleri fosforlu bombalarla yok eden katilleri, bakalım insanlık daha ne kadar süre ile seyredecek? Bu canavarlar durdurulmazsa Gayretullah’a dokunabilir zulüm. O zaman İsrail yeryüzünde kalır mı?
Yürekleri kanatan zulmün bitmesini büyük bir acı, derin bir kin ve sınırsız öfkeyle bekliyoruz. “Filistin’i Cafer’in haykırışından/Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz.” diyerek selâmlayan Cahit Zarifoğlu’na göre “Kudüs bir sınav kâğıdı./Her mü’min kulun önünde.” İnşallah bütün mü’minler, hatta cümle insanlar bu zorlu imtihandan geçer, huzura erer. Filistin’i savunan şairlere selâm olsun!
Mehmet Nuri YARDIM
YazarBir ayı geçti. Dünyada yaşanan en büyük kötülüklerden birine şahit oluyoruz. Bu, İsrail terör örgütünün Gazze’deki ve Filistin bölgesindeki masum çocuklara, hastalara, yaşlı insanlara, kadınlara, bütü...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Edebiyatımızda Saat/Vakit VurgusuTürk edebiyatında saat ve vakit vurgusu birçok eserde, şiirlerde, hikâyelerde, romanlarda geniş şekilde yer almıştır. Hatta bu tema, sadece bu ana türlerde değil hatır...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Yeryüzünde bütün insanlık ve Müslümanlık çok büyük bir imtihan veriyor. Kudüs bu çetin sınavda merkez noktada. Zulmü alkışlayanlar bir yanda, haksızlığa direnenler öte tarafta. Türkiye, emperyalist ül...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Allahu Teâlâ, Zümer Sûresi 53. âyette şöyle buyurmaktadır: “De ki; ‘Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüph...
Yazar: Mehmet SOYSALDI