Ramazan Ayına Duyulan Özlem
Allah rahmetiyle âlemleri kuşatmaktadır. Allah’ın rahmeti kullarını çepeçevre sarmalamaktadır. Verici olarak Allah rahmetini sonsuz ve devamlı kılmaktadır. Ancak alıcı olarak insanın rahmeti talep etmesi ve alıcı olarak rahmeti hak kazanmaya hazır hâle gelmesi gerekmektedir.
Zamanın sahibi Allah’tır. Zamanın her anı kıymetlidir. Fakat Mevlâ’m bazı zaman dilimlerini özel ve daha da anlamlı kılmıştır. Kullarının bağışlanmasını ve kurtuluşunu çok arzulayan Rabb’imiz bizlere fırsat anları bahşetmiştir. Cuma geceleri, Cuma namazı saatleri, kandil geceleri, bayram günleri, üç aylar mevsimi ve Ramazan ayı bu fırsat anlarıdır.
Ramazan ayının gelişini dört gözle bekleyenlerden biri de Bursalı Âşık Yûnus’tur (ö. 843/1438). Allah’ın emri olan orucu tutmaktaki titizliğini ve namazlarını kılmadaki hassasiyetini özellikle vurgulayan Bursalı Âşık Yûnus, Ramazan ayının gelmesini özlediğini ve yollarını gözlediğini şu şiiriyle ifade etmektedir:
Müştak olup özlediğim
Şehr-i Ramazan merhabâ
Bakıp yolun gözledigim
Şehr-i Ramazan merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Safâ geldin ‘izzet ile
Dahi ‘azim ni’met ile
Mü’minlere rahmet ile
Şehr-i Ramazan merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Mü’minlerin bayramıdır
On bir ayın sultanıdır
Hakk’ın bize fermanıdır
Şehr-i Ramazan merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Ey şehr-i nüzûl-i sûre
Bâis oldun çok sürûra
Gark eyledin bizi nûra
Şehr-i Ramazan merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
On bir aylık yoldan gelir
Bir ay bize mihmân olur
Müzniblere gufrân olur
Şehr-i Ramazan merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Derviş Yûnus söyler özden
Kan yaş döker iki gözden
Hoşnut olsun cümlemizden
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Beş temel üzerine binâ edilen İslâm’ın bu ana temellerinden birisi de hiç şüphesiz oruç ibâdetidir. İman eden mü’minler oruçlarını imsak vaktinden iftar anına kadar hiçbir şey yiyip içmeden ve cinsel ilişkiden uzak kalmak suretiyle nefsine hâkim olmanın mücâdelesini verirlerken, Hak âşıkları oruçlarını aşk tadında icrâ kılarlar.
Ben oruç namâz içün süçi içdüm esridüm
Tesbîh-seccâde içün dinlerem şeşte kopuz
Yûnus’un bu sözinden sen ma’nî anlarısan
Konya menâresini göresin bir çuvalduz.
diye seslenen Yûnus Emre (ö. 720/1320) içilen şarabı ilâhâ aşkın remzi olarak görmektedir. Buradaki süçi (şarap) üzüm suyundan elde edilen sarhoşluk veren nesne değil, Hak âşıklarının mest oluşlarını ifade eden mânevî anlamdaki coşku hâlidir.
Hakk’a âşık olanlar namazlarını, oruçlarını ve ibâdetlerini içtenlikle yerine getirirler. Ne kadar yorucu ve zorlu bir mücadelenin içerisinde olsalar dahi ibâdetlerinden derin bir hoşnutluk duyarlar. Kendilerini icrâ kıldıkları ibâdetlerin ruhuna o kadar çok kaptırırlar ki, hiçbir şey onları ibâdetlerinden alıkoyamaz.
İbâdetin zevkine ve şevkine kendilerini candan verenler dindarlıklarını merâsimden ve belirli kuralları yerine getirmekten ibaret görmezler. Yaptıkları ibâdetlerine ve işledikleri sâlih amellere aslâ güvenmezler. İbâdet ve tâatlerini eksik ve kusurlu görürler. İbâdetlerinin çokluğundan değil kusûrundan bahsederler.
Her fırsatta duâ ve niyaz makamında olup Hakk’ın lütfuna ne kadar muhtaç olduklarını ve bağışlanma taleplerini her fırsatta dile getirirler. İbâdetlerine bel bağlamadan kusurlarını itiraf ederler. Oruç tutmayanların, namaz kılmayanların, Allah’ın emirlerini dinlemeyenlerin ve doğru yola gitmeyenlerin göğüslerinde iman bulunmaz, diyen Yûnus Emre, aynı zamanda bizlerin oruçlarına ve namazlarına da güvenmememiz gerektiğini dile getirmektedir.
Sırf amelimize güvenerek kurtuluşa ereceğimizi düşünmemeliyiz. Bu ifadeleri ile Yûnus bizlere hikmet-i teşrî konusuna vâkıf olmamızı istemektedir. Böylesi bir hâlet-i rûhiyyenin örneğini Yûnus Emre kendisinden bahisle şöyle dile getirmektedir:
Orucuna güvenme namazına dayanma
Cümle tâat tak olur nâz u niyâz içinde
Yûnus Emre, orucu bir riyâzet eğitimi olarak görmektedir. Ramazan ayını bir halvet mevsimi olarak değerlendirmektedir. Orucu; nefsi terbiye etmenin, irâdeye hâkim olmanın, Allah’ın üzerimizdeki nimetlerine şükretmenin, davranışlarımıza, sözlerimize ve duygularımıza dikkat etmenin yolu olarak görmektedir.
Oruç namaz gusül hac âşıklara hicaptır
Âşık anda münezzeh hâssu’l-havâs içinde
Yûnus senin sözlerin nişandır bilenlere
Söyleyeler sözünü devri zaman içinde.
diye seslenen Yûnus Emre aslâ ibâdetlerin önemsizliğinden bahsetmemektedir. Bilakis ibâdetlerin amaç değil bir vasıta olduğuna hatırlatmada bulunmaktadır. İbâdetlerimiz bizlerde muhabbetullahı hâsıl kıldıkça anlamlı hâle gelmektedir.
İbâdetine güvenip başka önemli hasletlerden uzak kalınmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Âşık olanların bu özel hallerindeki gayenin sırf Allah aşkı ve sevgisi olduğu ifade edilmektedir. Dindarlık, sevginin gücünden gelmektedir. Sâlikin amacı ise örtüleri kaldırmak, Allah’ı bilme ve tanıma noktasına ulaşmaktır.
İftar kokusunu gül kokusuna benzetir ve bizlere iç huzuru elde etmenin yolunu şu şekilde gösterir:
Gündüz olalum sâ’im
Gice olalum kâ’im
Allah diyelüm dâim
Allah görelüm n’eyler
Yûnus Emre sevenlerine yer yer hatırlatmalarda bulunur. Muhâtaplarını Allah’ın buyruklarını yerine getirmeye şu şekilde davet etmektedir:
Benden ögut isterisen eydivirem bildigümden
Budur Çalab’un buyrugı tutun oruç kılun namâz.
Bir yola varmak dileyen
O yolda yüz tutmak gerek
Maksûda ermek isteyen
Kalbini düzeltmek gerek
Dünyâdan gönlünü çeke
Eli ile arpa eke
Ununa yarı kül kata
Güneşte kurutmak gerek
Aceb anı niye yiye
Nefsi dilerse vermiye
Kaçan kim iftâr eyleye
Üç günde bir etmek gerek
Oldur erenler dirliği
Anlar bilmez ağyarlığı
Onunla bulur erliği
Cevr ü kahır yutmak gerek
Kim kasd ede bu uluya
Yûnus bunu kime diye
Âşıklara gitmek gerek
Şâyet birimiz eyleye.
Yûnus Emre bu dizelerinde âşığın mütevâzı bir hayat sürmesi ve halvette riyâzet etmesi gerektiğini söylemektedir. Âşık dünyadan gönlünü çekmeli, eli ile arpa ekip ununa yarı kül katarak güneşte kurutmalı ve nefsi dilerse bu ekmekten üç günde bir yedirerek “iftar” etmelidir. Yûnus’un kanaat, yokluk ve sabrı kasdederek çizdiği bu resim tam bir halvet hâlidir. Âşığın orucundan maksat halvettir.
Âşıklar dünyadan gönüllerini çekip çıkarırlar, kazançlarını helalinden sağlar ve kendi ellerinin emeği ile kazandıklarını yerler. Sadece yemek ve içmekten kesilmek suretiyle tutulan kuru orucun kişiye bir faydası olmaz. Kul Allah’a yaklaşmak için namaz kılar ve oruç tutar. Bütün ibâdetlerde gaye, Allah’ı anmak, kulluğun bilincinde olmaktır.
Yûnus Emre tuttuğumuz oruçların bizlere ahlâkî olgunluk katması gerektiğinden bahsetmektedir. Namazdan kasıt beden eğitimi olmadığı gibi oruçtan kasıt da aç veya susuz kalmak değildir. Dolayısıyla ibâdetler ile ahlâkî söz ve davranışlarımız arasında güçlü bir bağ bulunmalı, ibâdetlerimiz bizlerin ahlâkına müsbet yönde etki etmelidir. İbâdeti yerine getiren kimse, nefsini kötülüklerden arındırdığı gibi gündelik yaşamında söz ve davranışlarında güzel ahlâklı bir tutum ortaya koyabilmelidir.
Kadir ÖZKÖSE
YazarFetih; coğrafî açılımın ötesinde kafaların, kalplerin ve müesseselerin İslâm’a açılmasıdır. Fetihle gerçekleşen açılım ancak Hak adına olur. Hak’tan halka açılımın bir diğer ifade biçimidir. Peygamber...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Küfrün taşkınlığı, şer odaklarının pervâsızlığı, ahlâksızlığın yaygınlaşması, hak ve hukukun çiğnenmesi karşısında Müslümanın sessiz ve tepkisiz kalması kadar yersizlik olamaz. Kötülüklerle mücâdele e...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ismi anıldığında salâvat getirmek kuşku yok ki dinimizin üzerimize yüklediği bir vazife ve Peygamber Efendimiz’in de üzerimizdeki bir hakkıdır. Kaldı ki; Yüce Allah (c....
Yazar: Aydın BAŞAR
Asıl adı Mehmed olan Fuzûlî, hayatı hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz şairlerdendir. 1400’lü yılların sonunda Kerbelâ’da doğduğu ve Türk asıllı olduğu bilinmektedir. Fuzûlî mahlasını kelimenin b...
Yazar: Hamit DEMİR