Pazartesi: 04.17
Ölüme an kala vakitlerdi. Tasviri bile mümkün olmayan 7,7 şiddetindeki depremle dünyanın ritmi değişirken kalbimizin ritminde korku, acizlik, çaresizlik...
Uykunun en tatlı vakti 04.17…
Saat alarmıyla uyanmaya alışan bedenlerimiz, depremin haykırışı ile uyandı. Şu an bu satırları yazabiliyorsam “Yeniden bahşedilen ömrün şükrünü ifa etmeyi nasip et.” diye yalvarıyorum Rabb’ime.
Ayağımın altından kayan yeryüzü, yalan dediğimiz dünyanın yalan olduğu hissini hiç bu kadar gerçek kılmamıştı. Kelime-i tevhidin göğsüme verdiği metanetle evlatların yanına vardık. Eşim sesli sesli şehadet getirirken hep birlikte sığındık, teslim olduk.
Bir dakikadan daha fazla süren depremin her saniyesi yıl oldu. Durması korkuyu ve şoku bitirmese de “Ölmedik Rabb’im, şükür sana.” diyerek elimize geçeni sırtımıza giyip indik sokağa.
Kar tüm şiddetiyle kışın yüzüydü. Oysa önceki hafta kar bereketini arzu ederken yaşayacağımız depremin soğuk yüzünün başka bir imtihan olacağını bilemezdik.
Dehşete düşmüş gözlerle araçlarımızın içinde saatler geçirdik, çok üşüdük. Bizim gibi düşünen insanlar yeniden evlerine girdi. “Depremin devamı olsa da küçük artçılar olur.” dedik. İnsandık, yine yanıldık.
7,6 şiddetine bir kez daha maruz kalınca “İşte ölüm geldi.” dedim tekbirlerle. Film şeridi gibi geçen hayatım acizliğimi ve çaresizliğimi yüzüme bir kez daha vurdu.
Aynı anda aynı saniyelerde gökyüzüne yükselen “Allahu ekber!” sesleri, salavatlar sarsılan yerin üstüne dillerden sağanak sağanak yağdı.
Aynı anda binlerce kalp “Allah’ım, sen büyüksün!” sesiyle arşı titretti. Nefsimizle baş başaydık. Eğer salih amel adına bir gayretimiz olamamış ise zaman bitmişti.
Yerin altına çekilen suyumuz, toz toprağa karışan adı ‘kıymetli’ eşyalarımız… Bir ömür çalışılıp alınan evler, arabalar enkaza dönüşse de canının sağ çıktığına şükreden insanlarla doluydu şimdi şehirler. Tek bir şeye muhtaç olmamış nice insan, mal mülk olarak sıfırlanmıştı. “Allah büyüktür!” nidası ve hayatta kalışının şükrü ile kendini de sıfırlamaya söz vermişti belki de.
Yeniden başlamak, başka başlamak, daha güzel başlamak niyazıyla yaşananların şokunu atmaya çalışıyordu.
Yurdun dört bir yanından nice insan, malıyla canıyla her şekilde depremzedelere koştu.
10 şehirde oturulacak hasarsız ev sayısı çok çok azdı. Kaybedilen nice canın, nice malın ardından esas işimiz bundan sonra olacaktı. Yaşanan her büyük depremin ardından ağır bilançolar bizi yerimizden kalkamaz etmesindi artık.
Ülkemizin deprem kuşağında olduğunu dilde değil icraatlarla göstermek zorundayız.
İnşaat sektörüne gereken inceleme ve önemi vermek zorundayız.
İnsanlara can ve mal güvenliği için fiilî çabalar gösterip sigorta vesaire hususlarında bilgilendirmeler yapmalıyız.
Depremin ardından psikolojik destek birimleri, çocuklara özel alanlar oluşturmalıyız.
Korku, endişe, panik gibi travma etkili duyguları rehabilite edecek imkanları seferber edebilmeliyiz.
Yerleşik binalar inşa edilene kadar prefabrik mahalleler oluşturma gayreti ile depremzede ailelere normal hayata dönebilecekleri yaşam alanları sunabilmeliyiz.
Kardeşliği ve dayanışmayı her şekilde sağlayan koca yürekli insanların varlığına minnettarız. Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza verilen dayanışma torunlarında da tezahür etti şükür. Rabb’im bu imtihanı bizlere ve ülkemize kolay kılsın.
Nice can verdiğimiz depremin yaraları, deprem bölgesine ve depremzedelere yapılacak düzenli yardımlarla sarılacaktır inşallah, vesselam.
Nilüfer Z. AKTAŞ
YazarAltımızdan, üstümüzdenDağ yürüdü, taş yürüdü.Yıldırımlar düştü sankiGözden öze yaş yürüdü.Sel misali geldi ecel,Sanmayın yavaş yürüdü.Bilemedik, nasıl oldu?Bir hıçkırık tuttu yeri.Birden bire sağı sol...
Şair: Bestami YAZGAN
Kutlu bir fetihti OGülümsedi İstanbulÇağlar açınca FatihGülümsedi İstanbulPeygamberin methiyleMasmavi deniziyleCamilerinin sesiyleGülümsedi İstanbulKaradan yürüdü gemiGülümsedi İstanbulBinbir güzelliğ...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Tanınmış bir gezgin ve araştırmacı, bir gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız bir yerinde, çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu gördü. Kulakları sağır edecek denli yük...
Yazar: Sema KORKMAZ
Cömertliğiyle meşhur Hâtem-i Tâî’nin vefatından sonra, Tayy Kabilesinin başına gelen zatın oğlu olan Adiyy, Hıristiyan idi. Kendi dinine sıkı sıkıya bağlıydı. Peygamberimiz (s.a.v.)’in İslâm davasını ...
Yazar: N.Nida DURAN