Ağustos’ta Zafer Şehnameleri
Edebiyatın özünden habersiz, sanatın kıymetinden uzak bazı kişiler, hamasi şiirleri küçümsemeye hatta yok farz etmeye yeltenirler. Elbette belli bir seviyeyi korumak kaydı ve şartıyla milletlerin bu tarz coşturucu şiirlere, geniş ufuklara kanatlandırıcı metinlere çok ihtiyacı vardır. Zira insanlar, bu şehnameler sayesinde moral bulur ve vatanlarına olan sevgilerini artırır, bağlılıklarını ziyadeleştirirler.
Bu vadide bir örnek vermek istiyorum. Mesela Mehmed Akif, şayet “Çanakkale”, “İstiklal Marşı” ve “Bülbül” şaheserlerini yazmamış olsaydı acaba bugün hangi şiirleriyle zihinlere yerleşecek, hangi mısralarıyla hatırlanıp gönüllere taht kuracaktı, doğrusu bilemiyorum.
Şüphesiz hem Türk edebiyatında hem de dünyanın farklı milletlerinin edebiyatında vatan ve bayrak sevgisini aşılayan olağanüstü şiirler vardır. Bu eserlerin şairleri her zaman sevilmiş, sayılmış ve baş üstünde tutulmuşlardır. Bizim bu gönlü yüce, imanı kavi ve kahraman edalı şairlerimizden biri de Arif Nihat Asya’dır. “Bayrak Şairi”miz, Rübâiyyat-ı Ârif isimli eserinde yer alan “Şehitlik” dörtlüğünde şu iman dolu mısralara imza atıyor:
"Toprak ana her ağrıyı dindirmekte;
Her kabri cıvıltılar sevindirmekte.
Kalsın sana Fâtiha’nla İhlâs’ların;
Yolcum, bize kuşlar Hatim indirmekte."
Şairimizin, “Şehit I” başlıklı rubaisinde de yine manevî dozu yüksek duygu ve düşünceleri yoğun biçimde görüyoruz:
"Sessizce deyip “Kâbe’yi alsın sağına!”
Sarmış ana, son oğlunu son kundağına…
Ey Kıbrıs’ım, en çok yakışan süs, ebeden
Ölmezlerdir şehidinin toprağına!"
Yüreği Mevlâna muhabbetiyle dolu olan Asya, “Vatan” dörtlüğünde ise Ezan-ı Muhammedî ile taçlanan beş vakit namazın taşıdığı yüksek manayı ve ‘tekbir’in gücünü ise şu şekilde dile getiriyor:
"Ezanımdan alışıp tekbire
Buldunuz mutluluk, imanımla…
Vatan ettim sizi, ey topraklar,
Beş vakit damgalayıp alnımla!"
Mademki Ağustos ayında meydana gelen zaferlerimizden ve bu zaferlere adanmış şiirlerden bahsedeceğiz. Öyleyse öncelikle bestelenen ve bir ‘mehter marşı’ olarak da yüreklere nakşedilen bir şiiri öncelikle hatırlamak zorundayız. Söz konusu olan bu mısralar, büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’ya aittir. “26 Ağustos 1922” başlığını taşıyor. Aziz milletimizin o yangın zamanında ve ateşli günlerinde gösterdiği büyük direniş, bu mısraların dışında acaba başka nasıl anlatılabilir?
"Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbî,
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbî,
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et çünkü bu son ordusudur İslâm’ın."
“Geçer Ordular”
Yedi Düvel’e karşı mücadele eden milletimizin ve kahraman ordumuzun destanını yazan şairlerden biri de heceyi en iyi kullanan sanatkârlarımızdan Ahmet Kutsi Tecer’dir. “30 Ağustos” başlıklı şiirine şöyle başlar:
"Her yıl bugün olur 30 Ağustos,
İçime bir ordu havası dolar.
Başlar dimdik, gözler çekik, yüzler pos,
Bayrak imil imil, geçer ordular."
Şairimiz, cephede bulunan Mehmetçiklerimizin muazzam azmini, muhteşem imanını ve kesin kararlılığını şu mısralarla ve hakkıyla teslim ediyor:
"Geçer tunç adımlar, demir göğüsler,
Geçer Mehmetçikler, geçer subaylar.
Hepsinin alnında zaferden süsler,
Geçer hayâlimde bir bir alaylar.
Geçer toplar, geçer atlar, yağız, al
Geçer dağlar, geçer yollar, şehirler.
Yangınlar üstünde ince bir hilâl,
Yaralılar düşe kalka geçerler.
Çılgın bir istekle bu şan akını,
Afyon’dan İzmir’e kadar çağıldar.
Unutmuş at gemi, kılıçlar kını,
Can canı unutmuş zafere kadar.
Ne var bu dünyada sana yakışan,
Alnında bir zafer sabahı kadar.
Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman,
Sana zafer kadar yakışan ne var?
Ahmet Kutsi, amansız savaşların bahasına, canların verilmesi, kanların akıtılması sonucunda kazanılan zaferlerin ve yazılan destanların hiçbir zaman unutulmaması gerektiğine inanmaktadır. Bu duruş, aynı zamanda bir mükellefiyet, hatta vazgeçilmez bir mecburiyettir. Bunun için düşmana karşı verilmiş mücadelelerin ve elde edilmiş galibiyetlerin mutlaka her vakit hatırlanmasını ve anılması gerekiyor.
“Doğuyor Kalplere Aydınlık”
Bizim edebiyatımızda gayr-ı millî anlayışa karşı direnen, güçlü bir ekip olarak tavır koyan, yerli ve millî edebiyatımızı eserleriyle taçlandıran “Hisarcılar” grubu vardır. Başlarında merhum Mehmet Çınarlı’nın bulunduğu bu soylu şair ve yazarlarımızın yaklaşık 30 yıl boyunca yayımlanan Hisar isimli dergileri bulunuyor. 1950 senesinde yayımlanmasına başlanan, birçok iyi şair ve yazarın edebiyatımıza kazandırılmasına vesile olan Hisar, ne yazık ki 1980 yılının son ayında okuyucularıyla vedalaşmış ve tamamen kapanmıştır. İşte bu edebî hareketin öncü isimlerinden birisi olan Mustafa Necati Karaer de “30 Ağustos” isimli şiirinde ‘Kocatepe’deki büyük düşünceleri’ hatırlatır ve şu şiiriyle bizi o destansı günlere alıp taşır:
"Kocatepe’nin büyük düşünceleri,
Doğuyor kalplere aydınlık, zamanlı.
Uyku tutar mı ağustos geceleri,
Bu ay cümle fetihlerle heyecanlı,
Heyecanlı hey.
…
Akdeniz, yüzümüze masmavi güler,
Güler, dallarla kardeş kardeş süngüler…
İzmir yollarında bulduğumuz zafer:
İnsana, toprağa, bayrağa nişanlı.
Nişanlı hey."
Millî Mücadele yıllarında topyekûn bir şekilde kenetlenen milletimiz ve ordumuz, 1921 yılında 23 Ağustos ve 12 Eylül tarihleri arasında “Sakarya Meydan Muharebesi”ni kazanmış ve düşmanı büyük bir mağlubiyete uğratmıştı. 26 Ağustos’ta başlayan harekâtın son günü olan 30 Ağustos’ta düşman tamamen çember içine alınmış ve ağır bir yenilgiden ve hezimetten kurtulamamıştı. “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak adlandırılan bu şanlı zafer, her yıl “30 Ağustos Zafer Bayramı” olarak ülkemizde kutlanıyor.
Malazgirt Zaferi’ne Adananlar
Şüphesiz yine Ağustos ayında kazanılmış olan ve Türklere Anadolu’nun kapılarını ebediyete kadar açan en büyük savaşlardan birisi de “Malazgirt Zaferi”dir. 26 Ağustos 1071 tarihinde Büyük Selçuklu Devleti Hakanı Muhammed Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen bu büyük harpte, Alparslan kesin bir zafer elde etmiş ve Bizans ordusunu darmadağın etmişti. Bu destan için de şairlerimiz çok kıymetli şiirler yazmış ve edebiyatımıza armağan etmişlerdir. Onlardan biri Yahya Kemal Beyatlı’nın “Alparslan’ın Ruhuna Gazel”dir. Şiiri okuyalım:
"İklîm-i Rûm’u tuttu cihangîr savleti
Târîh o işde gördü nedir şîr savleti
Titretti arş ü ferşi Malazgird önündeki
Cûş ü hurûş-ı rahş ile şemşîr savleti
On yılda vardı sâhil-i Kostantaniyye’ye
Yer yer vatan diyârını teshîr savleti
Ey şanlı cedd-i ekberimiz âb-ı tîginin
Bî-hadd imiş güneş gibi tenvîr savleti
Tasvîr eder mi böyle şehinşâhı ey Kemâl
Şimşekten olsa şi’rde ta’bîr savleti"
“Destan Şairimiz” olarak gönüllerde taht kuran ve tarihimize en çok sahip çıkan sanatkârlarımızdan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu da, Malazgirt Zaferi’ni kaleme almıştı. Zaferin 900. yıldönümü dolayısıyla hazırladığı Malazgirt Destanı isimli eseri, 1971 yılında Ötüken Neşriyat tarafından aziz milletimize armağan edilmişti. Şairimiz orada, “Malazgirt ve Anadolu’nun fethi, Türk destanı içindeki asıl yerini, ileride elbette alacaktır.” demektedir.
Bu basiretli ve ferasetli bakış bugün gerçekleşmiş ve yüce Devletimiz, aziz milletimizle birlikte her yıl 26 Ağustos’ta Muş ilimize bağlı olan Malazgirt’te muhteşem şölenlerle bu destanımız yaşatılmaktadır. Bir hafta süren bu kutlamaların, çeşitli güzel faaliyetlerle en iyi şekilde gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük titizlik, özen ve hassasiyet gösterdiği de biliniyor.
Malazgirt Zaferi’ni safha safha şiirler hâlinde işleyen Gençosmanoğlu, kitabın girişinde bir yerde şöyle der: “Yol açın hey!../Yol açın.../Yollara güller saçan./Bir şanlı düğün için,/Yarın Malazgirt’teyiz!” Ve kitabın ilerleyen bölümünde “Malazgirt Önlerinde” şiiri önümüze açılır: “Bir umut meş’alesi bir rahmet ve nur gibi,/Şimşekler çakıp gökler gürleyince Kafkas’tan.” diye başlayan şiir, “Tan yeri ağarırken Malazgirt ovasında,/Tekbirlerle başladı bin yıl sürecek destan!” diye devam eder.
Malazgirt’i âdeta mısra mısra şiirimizin altın sayfalarına işleyen Niyazi Yıldırım Gençosmanğlu’nun bu muazzam büyük destanımız için pek çok şiiri vardır. Şairimizin “Malazgirt” adlı şiiri şöyle başlar:
"Aylardan Ağustos günlerden Cuma,
Çatışmak üzredir küfr ile iman...
“Bismillah” diyerek geçtik hücuma
Ve Bismillah dedi cümle asuman..."
Şiirde “Ağustos” ayı vurgusu da şu kıtada yer alıyor:
"Ağustos güneşi altında kızgın
Şahlanan atları, tutmuyor dizgin...
Düşman saflarında belirdi bozgun.
Böylesine bir cenk görmedi zaman..."
Tabii belirtildiği gibi şairimizin, Türklere Anadolu’nun gönül kapılarını açan bu destan hakkında yazdığı şiirler arasında en çok yaygınlık kazananı, ezberleneni ve sevileni, şüphesiz aşağıdaki şiir, yani “Malazgirt Marşı”dır.
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma;
Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber!
Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,
Ardından Oğuz 'un elli bin tuğu,
Andırır Altay’dan kopan bir çığı;
Budur Peygamber'in övdüğü Türkler
Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber!
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt, Bizans’ın Türk’e secdesi,
Bu ses insanlığa Hakk’ın müjdesi,
Bu sesle irkilir çarpan yürekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber!
Nağramızdır bugün gök gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü...
Gazi atlarının nal parıltısı
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber!
Yiğitler kan döker bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma’ya hey... Kızılelma’ya!..
En güzel marşını vurmada mehter:
Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber!
Ömer Öztürkmen’den Malazgirt Marşı
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu gibi Malazgirt’i şiiriyle nakış nakış işleyen ve sevgiyle destanlaştıran bir başka iyi sanatkârımız, Kerküklü şair, yazar, gazeteci ve gönül insanı merhum Ömer Öztürkmen’dir. Büyüğümüz, Anadolu’nun fethini yıllar önce yazdığı “Malazgirt Marşı”nda âdeta ölümsüz hâle getirmişti. Yazımızı yürek diliyle yazılmış bu muazzam şiirle taçlandıralım:
Bir cuma sabahı Allah’a karşı
Malazgirt’te elli dört bin er
Bestelediler en güzel marşı
Allahu ekber, Allahu ekber
Bayrak bayrak fetih müjdesi
Parça parça Diyar-ı Urum
İlk denizlerde ilk seccadesi
Alparslan ordularının Anadolu’m
Geliyor ışıktan kopmuş askerler
Allah’a uzanmış eller geliyor
Kalk ayağa kubbe ol ey yer
Göklerce minareler geliyor
Onlar ki ilahilerle yıkandılar
Kırklarca okunmuş bir namazlı su
Vaktiyle dağlardan inen bozkurtlar
Şimdi son peygamberin ordusu…
Adlarını andığımız ve henüz anamadığımız ama Müslüman Türk milletinin zaferlerini sayha sayha destanlaştıran bütün gür sesli şairlerimizi rahmetle, saygıyla, şükranla ve hayırla yâd ediyorum. İnşallah günümüz şairleri de kudemadan/kadimlerden, eski büyüklerden ders alarak ve onlarından kutlu yollarından giderek başta 15 Temmuz olmak üzere yaşadığımız destanları yazacak ve bu neşideleri gelecek nesillere birer kutsal emanet olarak bırakacaklardır.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarBazı konular vardır ki bahsetmek lazım mıdır, yoksa susmak mı gerekir tam kestiremezsiniz. İki arada bir derede sıkışıp kalırsınız. Bahsetseniz yanlış mı anlaşılır farklı yerlere mi çekilir diye düşün...
Yazar: Erol AFŞİN
Bazı şahsiyetler vardır ki ebedî âleme göç etseler de yaptıkları hizmetlerle, yazdıkları eserlerle, yetiştirdikleri talebelerle her zaman gönül tahtına kurulur, aramızda yaşarlar. Şeyhülmuharrirîn Ahm...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Yeryüzünde bütün insanlık ve Müslümanlık çok büyük bir imtihan veriyor. Kudüs bu çetin sınavda merkez noktada. Zulmü alkışlayanlar bir yanda, haksızlığa direnenler öte tarafta. Türkiye, emperyalist ül...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Bizler seferle emr olunmuş inanmışlarız. Bu sefere iyi hazırlandığımızda, ihlâsla, samîmiyetle ve usûlüne uygun hareket ettiğimizde seferin sonu Allah’ın izniyle zaferle neticelenir. Yeter ki biz, reh...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM