KIRAATHANE!
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız, aşırı bir şekilde artan “kafe”lerin isimlerine ilişkin bir eleştirisini belirtmişti. Kendi kitabımda da bu konuyu işlemiş ve kelimelerin anlamını yitirmemesi için amacına uygun bir şekilde kullanılmasından yana olduğumu belirtmiştim. Konunun önemine binaen kitabımdaki yazımı bu ayki köşeme alıyorum.
Ülkemizin her köşesinde mutlaka kıraathaneler gözünüze çarpmıştır. Buralarda birçok insan maç ya da çeşitli kâğıt oyunları oynayarak vakitlerini geçirmektedirler! Bir nevi vakitlerini öldürmektedirler.
“Kıraat” kelimesinin anlamına baktığımız zaman karşımıza “okumak” anlamı çıkmaktadır. Kıraathane şeklinde söylediğimizde de okuma salonu olarak hafızalarda yer edinmektedir. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde “Kıraathane” için hangi açıklamaların olduğuna bakalım:
- Kahve, Kahvehane: “Burasını otel mi zannettin, kıraathane mi?” S. F. Abasıyanık
- Müşterilerinin okumaları için gazete ve dergi bulunduran geniş, temiz ve iyi döşenmiş kahvehane.
Türk Dil Kurumunun sözlüğünde iki madde göze çarpmaktadır. İkincisi bizi daha çok ilgilendiriyor. “Müşterilerinin okumaları için gazete ve dergi bulunduran…” şeklinde devam eden açıklamada okuma eylemi geçmektedir. Bizim kıraathanelerde, maalesef okunacak bir şey bulmak güçtür. Eğer gazete varsa da bu ağırlıklı olarak spor gazeteleridir. Dergi adına bir şey bulamayacağımız açıktır.
İsimleri verirken yanlış kullanmaktayız. Günümüzde kahve içilen yerlerin hepsi resmen “kahvehane”dir! Bunlara kıraathane denilemez. Çünkü kavram çatışması başlamaktadır bu noktada. Ama insanlarımız o kadar güzel alışmış ki buna, kimse kıraatin bir okuma eylemi olduğunu söylemiyor. Yine bu yanlış kullanım için kimse ses çıkarmıyor. Bu yerlere kıraathane diyebilmemiz için o yerlerde mutlaka bir kitaplık olmalı ve içerisinde okunacak eserler olmalıdır. Aksi takdirde kıraat sözüne ters düşecektir ki, o zaman da ismini A Kıraathanesi iken A Kahvehanesi olarak değiştirmesi gerekecektir.
Şimdi diyeceksiniz ki, ne kadar da büyütüyorsun! Büyütülmüş bir şey yok zaten. Yanlış olan bir durum var ve bu yanlışın düzeltilmesi için toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Düşünün bu kıraathaneler, birçok insanın geçtiği yerlerde de kurulmaktadır. Çoğunlukla maç izlemeye gelinmektedir. Bir “gol” atıldığında, herkesi bir coşku tutuyor ve bağırıyorlar. Dolayısıyla çevrede bulunan insanlar bu gürültüden rahatsız olmaktadır.
Aynı şekilde eğitim kurumlarının olduğu yerlere yakın mesafelerde de bu tip yerler açık olduğundan, eğitim kurumları da bunlardan rahatsızlık duymaktadır. Çok enteresan bir olayı paylaşmak isterim. Malatya’nın merkezinde bir çay bahçesi vardı.
Çay bahçesinin arkasında cami ve yanında da dershaneler bulunmaktadır. Maç zamanı tıklım tıklım dolmaktadır bu çay bahçesi. Bir “gol” atıldığında yer gök inlerken, camide insanlar ibadetlerini yapıyor. Dershanelerde de insanlar eğitim görüyorlar! Söyler misiniz, böyle bir atmosferde dikkat denen bir şey kalabilir mi?
Neyse ki, bu yanlışlığa bir son verip çay bahçesi meydandan kaldırıldı ki, bu da doğru bir karar olmuştur. Bu konular bize basit gelebilir ama zaten her şey basitten başlamıyor mu? Her şey küçükten başlayarak büyümüyor mu? Biz, bu küçük görünen ama cüssesi dev gibi olan konular karşısında sessiz kalmamız durumunda bir gün, altında ezilmemiz söz konusu değil midir?
Bu vesileyle daha birçok yerde yanlış kullanılan sözleri tespit edip, gerekli yerleri bilgilendirmemiz mutlaka yararımıza olacaktır. Burada beni ilgilendiren, “kıraathane” kavramının gerçeklerle uyuşmadığı ve gerçek isimlerini almalarıdır. Yoksa kimsenin kahvehanesine dil uzatmıyorum. Sadece anlam kargaşalarının olmadığı yarınlar diliyorum.
Bu kadar kahvehanenin ismini değiştirmek yerine, okuma alanları kurarak, hem isimlerine uygun hareket etmiş olacaklar, hem de tekrar isim değiştirme zahmetine girmemiş olacaklar. Sonuçta, her iki tarafta kârlı çıkacak; bir taraftan kültür adına hizmet edilirken, diğer taraftan kullandığımız isimlere uygun hareket etmiş olacağız.
Gönül ister ki, gerçekten de bu yerler kıraathane olabilsin!