AİLE DEMEK CENNET DEMEKTİR
Aile ve şiddet; son zamanlarda bu iki sözcüğü ne kadar da sık kullanmaya başladık; üstelik de yan yana. Sevgi, güven, sadakat temeli üzerinde yükselen, içine aldığı bireylerine huzur bahşeden, cennetten esinti taşıyan ailenin içine şiddet nasıl, hangi yoldan, hangi boşluktan, kabalıktan, sorumsuzluktan girebildi de şimdi gitmek bilmiyor? Allah’ın emri, Peygamber’inin kavliyle kurulan, huzurun, sükûnetin merkezi olması gereken aileler ne oldu da şiddet ile anılmaya başladı? Bilgisayarınızda, tablet ya da akıllı telefonlarınızda arama motoruna aile içi şiddet yazıp ara butonuna bastınız mı hiç? Ne kadar çok kitap, makale, olay, haber, video çıkıyor karşınıza. Şiddetin tanımına, aile içi şiddetin sebeplerine, aile içi şiddeti önlemeye ilişkin yüzlerce yazı, sempozyumlar, kitaplar, araştırma sonuçları, vs. vs. Bunların hepsi karşımıza çıkıyor arama motoruna basınca. Şiddet, bir gün, arama motorunun tanımadığı bir sözcük haline gelir mi acaba! Arama yaptığımızda, sonuç bulunamadı, yazısı bir gün karşımıza çıkar mı, ne dersiniz? Aile içi şiddete ilişkin yüzlerce çalışmanın bulunduğunu söyledim biraz önce. Bu nedenle benim bu konuya ilişkin yazacaklarım aslında o çalışmalarda yazılanların farklı cümlelerle bir tekrarı olacaktır. Bu nedenle aile içi şiddet nedir, nasıl önleriz, önlemezsek ne olur konularına aynı cümleleri farklı biçimde tekrarlayarak girmek istemiyorum. Aslında bunların cevabını, hiçbir kitabı okumamış, hiçbir araştırmaya, makaleye göz gezdirmemiş olsak bile her birimiz çok çok iyi biliyoruz. Ancak bilgiyle ahlak arasındaki mesafenin hızla açıldığı çağımızda tutum ve davranışlarımıza, ahlakımıza bilginin, bilhassa Kur’an’ın ve Sünnet’in aydınlığında bakmaktan o kadar uzaklaştık ki tutum ve davranışlarımızla bilgimiz aynı noktada buluşmuyor. O kadar ki tutum ve davranışlarımız doğru bilgiyle çelişiyorsa eğer, ya bilgiye kulağımızı, gözümüzü, aklımızı kapatıyoruz ya da kendi menfaatimize göre bilgiyi yorumlamaya başlıyor, kendimizi haklı göstermeye çalışıyoruz ama boşuna. Çünkü şiddet içeren davranışların, fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik, aktif, pasif olsun her türlüsüyle, özellikle aile içi ilişkilerde hiçbir zaman haklılığı savunulamaz. Belki özürlü olabilir ama asla haklı bir davranış olamaz. Çünkü aile içi şiddet, acziyeti, zayıflığı, eksikliği kabullenememenin en tehlikeli biçimidir. Tedavi edilmelidir. Evet, aile içinde konuşarak, anlaşarak sorunların üstesinden gelinemediğinde sorun çözmek için başvurulan bir yöntemdir şiddet. Ya da arzular, beklentiler karşılanmadığında güçlü olanın zayıf olana yaptırımıdır şiddet. Nihayetinde bir acziyetin, bir zayıflığın kaba kuvvetle maskelenmiş halidir. Bu kimse ister çocuğuna şiddet uygulayan anne baba, ister eşine şiddet uygulayan diğer eş, ya da birbirine şiddet uygulayan diğer aile fertleri olsun, aslında bu davranışıyla şunu diyor: “Ben sorunların üstesinden gelecek bilgiye, beceriye sahip değilim; duygularımı, düşüncelerimi, tutum ve davranışlarımı yönetmekten âcizim, çaresizim.” Ancak bu sesi kendisi duymaz yahut duymak istemez. Çünkü kimse âcizliği, zayıflığı, bilhassa erkek ise, kabul etmek istemez. Sorun çözme becerisi kazanmak da zor bir iş, süreç olduğundan kişi kendince en kolay yöntem olan şiddete başvurur. Böylece, sorun çözeyim derken binlerce sorun, binlerce yara bere üretir. Üstelik bu sorunlar, yara bereler travma olarak kendinden sonraki nesle miras kalır. Ve şiddet, ana babadan evlatlara tevarüs ederek çoğalır. Evet, aileden bahsediyoruz; şiddetin hiç yakışmadığı, yan yana bile gelemeyeceği aileden. Rahmetin, şefkatin adresi aileden. Aile ve şiddet birbirine zıt kavramlar olduğundan biri bulunduğunda diğeri bulunmuyor. Çünkü aile; huzur, güven, sadakat, sevgi, sükûnet, rahatlama demek. Çünkü aile dertlerin, sıkıntıların, sorunların, korkuların paylaşılıp parçalanması, ufalanması, küçülmesi, yok olması demek. Çünkü aile sevinçlerin, umutların, güvenin, sevginin paylaşılıp çoğalması, büyümesi demek. Bütün güzel şeyler demek aile. Sığınak demek, yuva demek, cennet demek. Ben cennette şiddetin olduğunu, korkunun, azabın olduğunu hiç duymadım. Siz duydunuz mu? Ve şunu bilelim ki cenneti biz bu dünyada kazanırız ya da kaybederiz.
Halide YENEN
YazarAile, beraberlik şuuruyla kalpleri buluşturan çok güzel, tarifsiz bir birlikteliktir. Aile bireylerini birbirine bağlayan muhabbet ve merhamet bağları ne kadar güçlüyse, aile de toplum da o kadar güçl...
Yazar: Musa TEKTAŞ
“Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah (r.a.) şöyle dedi: ‘Yâ Rasûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.’ dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.),...
Yazar: Halide YENEN
Yaşama becerilerinden yoksun bir sisteminin içine sürükleniyoruz günden güne. Varlığımızı onaylamak ve onaylatmak için arzular üzerinden meşrulaştırılıp mutluluk vadeden seçeneklere sarılıyoruz. Ne is...
Yazar: Halide YENEN
Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yek-pâre, geniş bir ânın Parçalanmış akışında diyor bir şiirinde A. Hamdi Tanpınar. Tek parça, geniş bir an içinde yaşıyoruz aslında. O andan...
Yazar: Halide YENEN